Davacının kaldığı lojman bağımsız bir mesken niteliğinde olmadığından ihtiyaç iddiasının gerçek ve samimi olduğunun kabulü gerekeceği-
Davacıların miras bırakanının 1981 yılında ölümü ile; aksi kararlaştırılmadığından, BK.nun 535/2. maddesi (şimdi; TBK. mad. 639) uyarınca ortaklığın sona erdiği ve mirasçıların 1982 yılında fesih ve tasfiye davasını açtıkları anlaşıldığından, ortaklığın haklı nedenlerle ayrıca feshine karar verilmesine gerek kalmadan, tasfiyesine karar verilmesinin gerektiği, bir ortağın, ortaklık gelirini paylaştırmadan kendi nam ve hesabına bir taşınmaz satın almış olsa bile, BK. nun 530. maddesi (şimdi; TBK. mad. 630)gereğince vekaleti olmadan diğer ortaklar namına tasarrufta bulunmuş sayılacağı ve BK.nun 414. maddesi (şimdi; TBK. mad. 530) uyarınca diğer ortakların yapılan işten hasıl olan faydaları temellük haklarla sahip oldukları-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, abonman sözleşmesinden kaynaklandığı, davacının gerçek kişi olduğu, davalının özel hukuk hükümlerine tabi iktisadi devlet teşekkülü olduğu, davanın konusu iddia edildiği kadar elektrik sarf edilmediğinden, bu nedenle davacının borçlu olmadığının tesbitine ilişkin olduğu, böylece davaya bakmanın, adli yargının görevi olduğu-
Mülkiyet hakkının yasal sınırlamalar dışında malını dilediği şekilde kullanma hakkı veren mutlak ve anayasal bir hak olduğu, ancak her subjektif hakkın kullanılmasında olduğu gibi dava hakkında MK.nun 2. maddesindeki iyiniyet kuralına bağlı olduğu, bu kurala göre hiç bir hakkın sırf başkasını ızrar için kullanılamayacağı, başkasına ızrar için kullanılan hakkı kanunun himaye etmeyeceği, yeniden inşaat sebebi iddiası ile açılan tahliye davalarında ancak MK.nda sözü edilen maddedeki iyiniyet kuralı ile karşı çıkılabileceği, inşaatın gerekli olup olmadığının araştırılmasının da ancak bu yöne ilişkin olarak yapılabileceği-
Kira akdinin kural olarak şekle bağlı olmadığı, taraflar arasında düzenlenen yazılı kira sözleşmesinin geçerli olup tarafları bağlayacağı, ancak somut olayda davacı kiralayanın kendi oturduğu, evinin hemen bitişiğinde bulunan kiralananda davalının babası ile kardeşinin oturmalarına muvafakat ettiği aylık kira paralarını bunlardan aldığı ve dava tarihine kadar da 4 yılı aşkın bir süre bu ilişkiyi sürdürmüş olması karşısında artık davacı ile kiralananda fiilen oturanlar arasında en azından sözlü yeni bir anlaşmanın bulunduğunun kabulünün gerektiği-
Davalıya ait evin damında biriken yağmur sularından bahçe duvarı yıkılan davacının, zararın oluşmasındaki katkısı (müterafik kusuru) da nazara alınarak, davalının münasip bir tazminata mahkum edilmesi gerekeceği -
Objektif sorumluluk durumlarında kusur aranmayacağı, sorumluluğu doğuran olayla zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmasının yeterli olduğu, illiyet bağı üçüncü kişinin veya zarar görenin ağır kusuru ile kesilmedikçe sorumluluğun devam edeceği-
Belirtmek gerekir ki iştirak halinde bulunan terekede iştirakçilerin birbirlerine satış vaadinde bulunmalarının geçerli ve iştirak bozulmadan ifasının da mümkün olduğu, tapuda paydaş görülen kardeşi Urkuç Koylu’dan gelen miras paylarının onun çocukları olan davalılarca terekeye nazaran üçüncü kişi durumunda olan kendisine yapılan satış vaadine dayanılarak da dava açılmasına olanak bulunmadığı-
Tahliye davasında, dava tarihinden kısa bir süre sonra doğacak ihtiyacın ciddiliği kabul edilebileceği gibi dava tarihinde mevcut olan ihtiyacın sonradan ortadan kalkmasının da tahliye isteğini dayanaksız bırakmış olacağı, davacının konut ihtiyacının başlangıçta ciddi olduğu kabul edilse dahi sonradan bu ihtiyacını giderecek diğer bir dairenin boşaldığı belgeye müsteniden ileri sürülmüş davacının da verdiği cevapta buna karşı çıkmadığı, bu durumda davanın reddine karar verilmek gerekeceği-
Borçlunun, alacağını temlik eden 3. kişiye temliknamenin tebliğinden önce ödeme yapmış olup bunun dışında daha önce bir başka kişiye yapılan temliki de ödemiş bulunmasına göre borcundan kurtulmuş olduğunun kabulü gerektiği-