Hatır taşımasının ve haksız fiille zarara sebep verenin de ölmüş olmasının tazminat isteğinin tamamen reddini gerektirmeyip sadece tazminat miktarının tayininde göz önünde tutulacak unsurlar olacağı-
08.06.1984 tarihli 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. maddesine göre teşkilatlanan Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. ana statüsünün 3/5. maddesinde; teşekkülün sermayesinin tamamının devlete ait olduğunun belirtildiği, bu durumda; 3533 sayılı Kanunun 1. maddesine göre genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı Devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklarda adalet mahkemelerinin görevi içinde bulunanların, o kanunda yazılı tahkim usulüne göre çözümleneceği, mahkemece tarafların durumları gözetilerek sözü edilen yasa buyruğu uyarınca dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasındaki yapılan sözleşme ile davalıya ait dairenin ince-kaba tüm işinin yapımının verildiğinin, aynı günlü malzeme listesindeki açıklamalardan ve davacı tarafından imzalanan iş programında ince işlerin sözleşme kapsamında olarak gösterilmesinden anlaşıldığı, kabul edilen miktarlar nazara alınarak hesaplanıp, işin bedeli bulunup gecikme ile, ilgili talebin ise sözleşmenin ödemeyle alakalı maddesi gereğince ödemeleri geciktiren üye başına nazara alınarak, tespit edilerek ve ihtilafsız ödeme miktarının tenzili ile kalan miktara hükmedilmesi gerekirken, kaba ve ince işin iki ayrı sözleşmeyle kararlaştırılmış gibi hesaplama yapılmasının ve sonuca varılmasının ve açılan ikinci davada faizin başlangıcında talebin aşılmasının da hatalı olacağı-
Taşıyıcının aksini ispat edemediği hallerde, malı sağlam olarak teslim aldığının kabulü gerekeceği, taşınan mal hasarlı olarak teslim edilmişse, taşıyıcının ancak, kurtuluş beyyinesi getirip ispatlaması halinde sorumluluktan kurtulabileceği, taşımanın kapalı konteyner içinde yapılmasının ve konteyner mührünün bozulmadan alıcıya ulaştırılmasının tek başına taşıyıcıyı sorumluluktan kurtaran bir beyyine olarak kabul edilemeyeceği, yerel mahkemenin de bu ilkeyi benimsediği ancak düzenlenen bir tutanak ile taşıyıcının kurtuluş karinesi getirdiğini kabul ettiği, oysa söz konusu tutanağın sadece hasar tespitine ilişkin olduğu, hasarlı malların daha önce deniz yoluyla taşındığı ve davalının taşımanın kara ayağını tamamladığı, davalının çekincesiz kabul edip taşıdığı yükün hasarlı tahliye edilmesi nedeniyle davalının ilk taşıyıcıya rücu ve kusur durumlarının açılacak rücu davasında tartışılacağı-
Davanın temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkin olduğu, kira sözleşmesinin ön sahifesinde kiracı kısmında kiralayan şahsın ismi bulunmasına rağmen, arka sayfasındaki kiracı kısmında şirket kaşesi ve imzasının bulunmadığı, bu durumda kiracının kim olduğunun anlaşılamadığı, bu husus üzerinde durulmadan, kiracının kim olduğu tespit edilmeden karar verilmesinin hatalı olacağı-
İşyeri ihtiyacı sebebiyle açılan tahliye davasında, yapılan mukayeseli keşif sonucu mecurun halen iş yapılan yere nazaran daha üstün nitelikte olmasının, tek başına ihtiyacın varlığını kanıtlamayacağı-
Davacının daha önce mülkiyeti davalı idareye ait dükkanda kiracı olduğu ve aleyhine 6570 sayılı yasanın 7/ç maddesi uyarınca açılan dava sonucu tahliyesine karar verilerek bu kararın infaz edildiği, idarenin bu yere yeniden inşaat yaptığı ve davacının kiralamak istediği dükkanı açık artırma suretiyle kiraya vermek istediği ve bu ihalenin kira bedeli teklif eden davacının oğlu üzerinde kaldığı, ancak davacının oğlunun sonradan sözleşme yapmaya yanaşmadığı ve davalı idare tespit edilen kira bedeli üzerinden bu yeri davacıya teklif ettiği ve böylece tercih hakkını kullanma olanağını sağladığı, teklif edilen bu kira parasının münhasıran tercih hakkını bertaraf edecek nitelikte bulunduğunun ya da davalı idarenin bu eyleminin iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun kabul edilemeyeceği, davacının bu bedel üzerinden tercih hakkını kullanmadığına göre davalı idareyi kira sözleşmesi yapmaya zorlayamayacağı-
Davacının mecuru Vakıflardan kiraladığı ve alt kiracı olarak davalıya kiraya verdiği, davacının Vakıflar ile olan kira sözleşmesinin 27.1.1998 tarihinde yürürlüğe giren 4331 sayılı Kanunla ortadan kaldırıldığı; davalı mal sahibinin Vakıflarla 28.4.1998 tarihinde sözleşme yaparak taşınmazı kiraladığı; Anayasa Mahkemesi’nin 23.5.1998 tarihinde 4331 sayılı Kanun hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdiği, bu durumda, Anayasa Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı geriye yürüyemeyeceğinden davalının 28.4.1998 tarihinde doğmuş olan kiracılık hakkını etkileyemeyeceği ve kiralayan haklarını yitiren davacının tahliye davası açma hakkı olamayacağı-
Hayvan alım satımında satıcı, tahriren kefalet etmedikçe tekeffül addetmiş olunmayacağı, tekeffül müddeti, tahriren tayin edilmemiş ise satılanda keşfedilen ayıptan, satıcının mesuliyeti teslim tarihinden itibaren 9 gün içinde satıcıya ihbar edilmesi ile mümkün olacağı-
Yanlar arasındaki sözleşmede işin bedeli kararlaştırılırken o günün rayicinin esas alındığı, işin rayicine göre münasip süre içinde iş tamamlanmadığından davacının gönderdiği ihtarla davalıyı mütemerrit duruma düşürdüğü, bundan sonra makul süre içinde davacının işi başkalarına tamamlatması gerekirken, iş dava tarihinde başkalarına yaptırılmışçasına istemde bulunulmasının ve bunun kabulünün doğru olmayacağı, geçen sürede fiyatların yükselmesi suretiyle zararın artışına davacının sebebiyet verdiği dikkate alınarak BK.nun 98. maddesi (şimdi; TBK. mad. 114) yollamasıyla aynı kanunun 44. maddesi (şimdi; TBK. mad. 52) hükmünün olayda uygulanmasının gerekeceği-