Davacı temerrüt tarihi itibariyle geçen zaman zarfında enflasyonun da etkisi ile para değerinin düşmesi, alım gücünün azalması ile oluşan zararın ödetilmesini istediği anlaşıldığından dava konusu zarar ilk temerrüt tarihinden başlayarak asıl borcun ödendiği zamana kadar her gün artarak devam eden zarar olması nedeni ile davacının bu süre içinde gerçekleşen zararını talep edebileceği-
Davacının müzayaka halinde bulunduğu ve çekişmeli taşınmazı bu nedenle davalıya sattığı iddiasının geçerlilik taşımadığı, dolayısıyla gabinin subjektif unsurunun olayda mevcut olmadığı-
Olaydaki müteselsil sorumluluğun hukuksal dayanağı, Borçlar Kanunu’nun 51. Maddesidir; anılan Yasa hükmüne göre, birden çok kişinin, aynı kişiye karşı haksız fiil, sözleşme gibi çeşitli nedenlerle sorumlu bulunduğu (Birden çok sebebin bir arada bulunduğu) durumlarda, bunlar hakkında, bir zararın doğmasına birlikte neden olanlar hakkındaki hükümlerin uygulanacağı-
Paylı mülkiyette geçerli bir kira sözleşmesinden söz edilebilmesi için, kiralayanların taşınmazda pay ve paydaş çoğunluğuna sahip olması gerekeceği- Geçersiz olarak kurulan kira sözleşmesine diğer paydaşların açık ya da örtülü muvafakatlarının sözleşmeyi diğer paydaşlar bakımından da bağlayıcı kılacağı–
Taraflar arasında kısmen ödemenin borçlu tarafından önce anaparaya sayılacağı konusunda bir anlaşma olmadığına göre BK. 84/1. madde (şimdi; TBK. mad. 100/1) uyarınca davacı alacaklı kısmen ödemeyi önce faiz ve masrafa saymaya yetkili olup, kıdem tazminatına faiz fesih tarihinden başlayacağından, davalı borçlu tarafından fesih tarihinden sonra yapılan kısmî ödemenin öncelikle faiz ve masraftan düşülmesinin gerekeceği-
«Finansal kiralama sözleşmesinin, kiracının ikametgahı noterliğindeki özel siciline tescil edilmiş olduğuna» dair belgenin yargılamanın her safhasında (temyiz aşamasında bile) mahkemeye ibraz edilebileceği–
Her hukuka aykırı eylem, zararın oluşmasına neden olmayabilir; binanın yapımı sırasındaki hukuka aykırılık eylemi nedeniyle, davaya konu edilen olaydaki deprem, yani zarar doğurucu sonuç 17.08.1999 günü meydana gelmiş olup, eldeki işbu dava ise 16.02.2000 günü yani bir yıllık süre içinde aşılmış olduğundan bu sürenin TBK. m. 72 öngörülen iki yıl süreye uygun düştüğü-
Aynen veya nakden tazmin konusunda seçimlik hakka (Hatta, dilerse terditli olarak bu ikisini birden isteyebilme hakkına) hukuken sahip olan tazminat alacaklısının, bu yollardan nakden tazmini seçtiği takdirde, tazminat miktarının dava tarihindeki eşya değerine göre belirlenmesini isteme hakkına evleviyetle sahip olacağı-
Mahkemenin, “ tarafların ekonomik ve sosyal durumları,paranın satın alma gücü, işverenin %85 kusurlu olduğu, olayın 2.5.2001 tarihinde meydana geldiği, Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü gereğince davacıya % (0) oranında maluliyet verilmiş ise de, taşıyıcı olarak çalışan davacının bu kaza nedeniyle sağ el 3 ve 4 parmaklarının kesilmiş olması nedeniyle vücut tamamiyetinin eksildiği, sağ el görüntüsünün bozulduğu, davacının yaşadığı sürece sağ elindeki görüntü bozukluğunu taşıyıp, bunun üzüntüsünü yaşayacağı” gerekçesiyle verilen manevi tazminatın yerinde olduğu-
Tespit ve ilk dava tarihinden sonra ortaya çıkan gizli ayıp söz konusu olduğundan, ilk davada fazlaya ilişkin bu hakkın saklı tutulmasının düşünülemeyeceği-