HMK'nin 321.maddesinde belirtilen şekilde hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilemediği hallerde gerekçeli kararın mutlaka taraflara tebliğ edilmesi gerektiği- İİK. 363/1 uyarınca icra hukuk mahkemelerince verilecek kararların temyiz süresinin tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 10 gün olduğu- Maddedeki “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılmasının zorunlu olduğu- Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresinin tefhim tarihinden itibaren, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağı-
'Dava şartı yokluğundan reddine' karar verilen davada, davacı alacaklı aleyhine yargılama gideri ve maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 'davalılardan tahsiline' karar verilmiş olmasının doğru olmadığı- Kabule göre de; 'davanın usulden reddine' karar verilmiş olması nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince, 'maktu vekalet ücreti takdiri' gerekirken, nispi vekalet ücreti takdirinin isabetli olmadığı-
Davanın, alacaklının İİK’nin 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkin olduğu- Borçlu şirket eski ortağı ile borçlu şirket yetkilisi M.’in, üçüncü kişinin oğlu olan aynı zamanda dava dışı ... Şti ortaklarından ...’e 50 ye yakın taşınmaz devrettiği, tapu devir işlemlerinin gerçek bir ticari ilişkiye dayanmadığı, mal kaçırmak amacıyla yapıldığı tespit edilmiş olup davalı üçüncü kişi ile borçlunun danışıklı işlemler yaptığının kabulü gerektiği-
Yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, İİK'nin 103. maddesine göre davetiye tebliğ edilmeyen borçlunun istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenemediğinden, borçlunun davalı sıfatı ile istihkak iddiasının reddine ilişkin davaya katılmasının sağlanması gerektiği-
Mahkemece, davacıya usulüne uygun, ihtarlı, kesin süre verilmesine ilişkin ara karar oluşturularak tebliği gerekirken; tensip zaptının 3. maddesi ile ikmal edilecek harç miktarı detaylı ve eksiksiz bir şekilde tespit edilmeksizin usulüne uygun olmayan ara karar oluşturularak ve tensip zaptı davacı alacaklıya tebliğ edilmeyerek karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Katılma yoluyla temyiz hakkının kullanılabilmesi için kararı temyiz eden tarafın temyizinin usulüne uygun olması gerektiği-
Davalı üçüncü kişi ile borçlu şirket arasında danışıklı işlemler yapıldığı değerlendirildiğinden yerel mahkeme kararının bozulması gerekeceği-
İstihkak iddiasının reddi talebine ilişkin olarak açtığı davada, alacaklı "davalı üçüncü kişi ile davalı borçlu arasında yapıldığı ileri sürülen franchising sözleşmesinin muvazaalı olduğunu" ileri sürerek ticari defter ve kayıtlar ile bilirkişi incelemesine dayandığından, ve davalı üçüncü kişi, "borçlu şirket ile aralarında franchising sözleşmesi olduğunu, franchise bedeli olarak 500.000 TL ödeme borcu altına girdiklerini ve borca karşılık 8 adet bono verilmekle, bu bonoların bedellerinin banka aracılığıyla ödendiğini bildirerek, dosyaya buna dair sözleşmesi, bono, dekont ve borçlu şirket tarafından üçüncü kişi şirket adına düzenlenen faturaları sunduğundan, HMK. mad. 31 uyarınca bu hususların açıklığa kavuşturulması adına borçlu şirket ve davalı üçüncü kişinin ticari defterlerinde sözleşmenin, faturaların ve ödemeye ilişkin kayıtların mevcut olup olmadığının tespiti için (açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmış olması göz önünde bulundurularak) uzman bilirkişiden rapor alınması, davacı alacaklı tarafça ileri sürüldüğü üzere bu sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının tespit edilmesi ve sonucuna göre istihkak iddiası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
İflas Müdürlüğünün "ikinci alacaklılar toplantısında İİK. 228 uyarınca taraflarına istihkak davası açmak üzere 7 günlük süre verilmesine ilişkin" işlemine yönelik şikayet üzerine icra mahkemesi kararlarının kesin nitelikte olduğu-
İİK mad. 99'a dayalı davaların dinlenebilmesi için ön koşul, malın üçüncü kişi elinde haczedilmesi üzerine üçüncü kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulmasıdır, istihkak iddiası, tüzel kişilerde tüzel kişiyi temsile yetkili organlarca, gerçek kişilerde ise ya kendisi tarafından ya da bu kişiyi temsile yetkili kişilerce ileri sürülebileceği, tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddianın, geçerli bir istihkak iddiası sayılamayacağı- Somut olayda, dava konusu yapılan haciz sırasında üçüncü kişi şirket yararına istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişi şirketin ortağı ya da yetkili temsilcisi olmadığının dosya kapsamından anlaşıldığı, davalı üçüncü kişi şirket tarafından hacizden itibaren İİK’nin 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiası da bulunmadığı, o halde, davacı alacaklının İİK'nin 99. maddesi hükümlerine göre istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı-
