Gerekçeli kararın tefhim edilen kısa karara uygun düzenlenmesi zorunlu ve kamu düzeni ile ilgili olup; bu nedenle yapılan bir bozmadan sonra yerel mahkemece önceki kararla bağlı olmaksızın, çelişikliği ortadan kaldırmak kaydıyla vicdani kanaate göre karar verilmesinin gerekeceği-
Yerel mahkeme bozma ilamına eylemli olarak uyarak, o doğrultuda araştırmaya girişip, topladığı delili kararına dayanak yapmış olmakla, artık ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme hükmü söz konusu olmayıp, mahkemece oluşturulan yeni bir hükmün mevcut olduğu-
Temyiz hakkı, gerekçesi veya sonucu itibariyle o hakka sahip tarafın aleyhine sonuçlar doğuran ve usul hukuku kurallarının temyizine olanak tanıdığı bir kararın verildiği tarihte doğacağından bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu tarihteki hukuksal durum esas alınmalı, karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyorsa ona bağlı kalınmasın gerekeceği-
Temyiz dilekçesi 18.05.2004 tarihinde hakimce havale edilmiş; temyiz defterine kayıt işlemi ve harcın yatırılması 02.06.2004 tarihinde gerçekleştirilmiştir, istekli yanın hakim havalesinin ardından temyiz dilekçesini aynı tarihte ya da yasal süre içinde mahkeme kalemine verdiğini ortaya koyan bir belge, deftere kayıt işlemi bulunmadığı gibi, yasanın açık hükmü gereği kalemden alınması gereken bir alındı kağıdı da ibraz edilmemiştir. D.çe temyiz defterine 2004/141 sıra no ile 02.06.2004 tarihinde kaydedilmiş ve harç ta aynı tarihte 29025 nolu makbuzla mahkeme veznesine yatırıldığından; temyiz isteminin 02.06.2004 tarihinde gerçekleştiği ve 11.05.2004 tarihinde yüze karşı tefhim kılınan kararın süresinde temyiz edilmediğine ilişkin karar usul ve yasaya uygun olup ; tavzih isteminin reddinin gerekeceği-
Yerel Mahkemece, davanın hukuksal niteliğine uygun şekilde, başlangıçta davacının bildirdiği dava değeri üzerinden nispi karar ve ilam harcı alınmasına; bozulan önceki hükümde ve direnme kararında bakiyesinin de tahsiline karar verilmesine rağmen, önceki hükmün ve direnme kararının temyizi sırasında, temyiz edenden maktu temyiz harcı alınmış olduğundan direnme kararını temyiz eden davalıdan, yukarıda açıklanan şekilde nispi temyiz harcının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434/3. maddesi çerçevesinde istenilip tahsil edilmesi ve temyiz incelemesi yapılmak üzere yeniden gönderilmesi için, dosyanın Yerel Mahkemeye geri çevrilmesinin gerekeceği-
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce verilip kesinleşmiş olan hükme etkili olmasının olanaklı olmayacağı-
HUMK.’nun 163. maddesi uyarınca, kesin sürenin hakkın düşümüne yol açabilmesi, her şeyden önce verilen ara kararlarında hak ve yükümlülüklerin açıkça belirtilmiş olması ve usulüne uygun olarak verilmiş bir ara kararı bulunması koşuluna bağlı olacağı-
Miras bırakan adına kayıtlı minibüsün davacı E. tarafından 11.1.2001 tarihli vekâletnamenin tanzimi sırasında noterde bulunan davalıya satışının doğrudan yapılması yerine, davcının M. isimli kişiyi vekil tayin etmesi ve davalıya satışın vekil eliyle gerçekleştirilmesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı anlaşıldığından, davalının satış akdi ile çelişen savunması ve tanık anlatımları da nazara alındığında; davalının davacıyı, muris adına kayıtlı bulunan minibüsü davacı adına naklettireceğine inandırıp, kandırarak notere götürdüğü, bu haliyle vekaletin ve buna dayalı satış sözleşmesinin hileye dayalı olduğunun kanıtlandığı sonucuna varıldığından araç sahiplerinin araçlarını yetkili kuruluşa tescil ettirmesi idari işlem niteliğinde bulunduğundan, mahkemece “aracın satıştan önceki malikleri adına tescili” yerine, “aracın davacılara ait olduğunun tespitine” hükmedilmesinin gerekeceği-
Islah dilekçesi her davada bir kez verilip, ikinci kez ıslah yoluna başvurulamayıp, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutan davacının, ıslah talebinden sonra ek davalar yoluyla fark alacağını isteyebileceği-