Yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yapılamayacağı-
Tarafların o dava yönünden , hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uyugunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunmasının zorunlu olduğu- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yapacağı inceleme sırasında gözeteceği temel unsurlardan biri direnme gerekçesi oluşturacağından, özel olarak bu bakımdan da direnme kararının usul hukuku ilkelerinin aradığı anlamda bir gerekçe içermesinin zorunlu olduğu- Gerekçesiz bir direnme kararının salt bu nedenle bozulmasının gerekeceği-
Mahkemenin, temyiz edenden 434 madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip, dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar vereceği-
Islah yolu ile olsa dahi hasmın yanına yeni hasmın ilave edilemeyeceği-
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin, Borçlar Kanununun 213/II., Noterlik Kanununun 60 ve 89. maddelerine göre resmi şekilde yapılmasının gerekeceği ve buna bağlı olarak HUMK.nun 295. maddesi uyarınca aksi aynı nitelikte bir başka belge ile ispat edilinceye kadar geçerli olacağı, ancak somut olayda davalı hile nedeniyle iradesinin fesada uğradığı iddiasında bulunduğuna göre iddiasını ispat etmek için HUMK.nun 293/5. maddesi uyarınca tanık dinletebileceği-
Yasa yolu açık olan bir kararın, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşeceği, öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme istemi de reddedilmişse, veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragât edilmişse verilen hükmün şekli anlamda kesinleşeceği, bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamayacağı, bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesinin gerekeceği-
Davalı yanın temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı ve yerel mahkemenin bu karara uyması ile “bozma kararı dışında kalan hususlar kesinleşmiş olup” davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşturacağı, bu ilkenin Kamu düzeni ile ilgili olup Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekeceği-
Temyiz üzerine önüne gelen kararı inceleyen Özel Dairenin, dosya içeriğini kendisini sonuca götürecek mahiyette gördüğü takdirde kararını kesin olarak vereceği, ancak, Özel Daire dosya içeriğini, kesin olarak karar vermeye yeterli bulmadığında eksikliklerin giderilmesi amacıyla hükmü bozacağı ve giderilmesini yerel mahkemeden isteyebileceği, bir başka anlatımla, Yargıtay Özel Dairesinin bu uyuşmazlığı nihai olarak neticelendirebilmesi için, iş akdinin feshinin haklı bir sebebe dayanıp dayanmadığı olgusunun, dosya içeriğinden tam olarak anlaşılır olması gerekeceği, madde ile kesin olarak karar vermeden amaçlananın, yerel mahkemenin dosyasının içeriğinin Özel Daireyi karara götürecek nitelikte olması olacağı-
Asıl davadaki üç davalıdan ikisi hakkında o dava kapsamında karar verilmemiş ve dahası bunlarla ilgili hükmün, taraf durumunda olmadıkları birleştirilen dava kapsamında kurulmuş olmasının, yargılama hukuku ilke ve kurallarına iki yönlü bir aykırılık oluşturacağı-
Kesin karar verme hususunun Yargıtay Özel Daire kararının kesin olduğunu amaçladığı, bunun için de direnmeye konu edilemeyeceğini kabul etmek gerekeceği, yasa koyucunun burada açıkça, “Yargıtay’ca kesin olarak karara bağlanır” demek suretiyle, bozma kararına karşı direnme yolunu kapamış bulunacağı-