Davalılardan N.ye aleyhine verilen direnme kararını ise sadece Nazire’nin temyiz ettiği, oysa kararın temyiz talebine uygun şekilde bozulması halinde Nazire’nin aleyhine sonuç doğacağı, davalılardan Nazire’nin kararı temyiz etmekte hukuki yararı olmadığı gibi aleyhe bozma yasağı ile de karşılaşılacağı, N.ye, aleyhine verilen kararı temyiz etmemekle diğer davalı ve davacı lehine usulü kazanılmış hak oluşturduğu, lehine hüküm verilen kişinin temyizi üzerine aleyhe bozma olamayacağı-
Ceza mahkemesince verilen beraat kararının «kusur ve derecesi», «zarar tutarı», «temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği», «illiyet» gibi konularda hukuk hakimini bağlamayacağı, buna karşın ceza mahkemesinin tesbit ettiği maddi olaylarla ve özellikle fiilin hukukuna aykırılığı konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olduğu (BK. 53; şimdi; TBK. mad. 74)–
Kamu İktisadi Teşebbüslerinin ticari işletme kurup işlettikleri için tacir oldukları, bunların sermayelerinin devlete ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinin özellik arz etmesi, bu kurumlara kamu hukuku müessesi vasfı vermeyip, bu kuruluşlar özel hukuk tüzel kişisi olup, haklarında hususi hukuk hükümlerinin uygulanacağı, bu nedenlerle olaya 3533 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı, davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılıp sonuçlandırılmasının usul ve kanuna uygun olacağı-
Bozma kararında değinilen biçimde soruşturma noksanlığı bulunmadığı anlaşıldığından yerel mahkemenin direnme kararının usule ve yasaya uygun olacağı-
Tarafların delil listelerinde yer alan tüm diğer delillerin usulünce toplanması, bunların tümünün birlikte değerlendirilmesi ve bu değerlendirmenin ortaya koyacağı uygun hukuki sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken; kesin süre müessesesine yanlış anlam verilmek suretiyle önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Davalı yanın temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı ve yerel mahkemenin bu karara uyması ile “bozma kararı dışında kalan hususlar kesinleşmiş olup” davalı yararına usulü kazanılmış hak oluştuğu, bu ilkenin Kamu düzeni ile ilgili olup Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekeceği-
Kural olarak kanunların, yürürlükte oldukları dönemdeki uyuşmazlıklara ve görülmekte olan davalara uygulanacağı, değişiklik hükmünün kanunların kabulünden önceki olaylara uygulanmasının Anayasaya ve kazanılmış haklara aykırı olacağı, ne var ki, yeni kanunun yürürlük tarihinden önceki olaylara da uygulanacağı yönünde açık hükmün bulunması halinde henüz kesinleşmemiş uyuşmazlıklara da yeni kanunun uygulanması gerekeceği-
Daha önce açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasında verilen yetki üzerine «tapuda kayıt düzeltilmesi» istemiyle dava açan ve davası reddedilen davacının karşı tarafın vekalet ücretini ödemekle yükümlü olacağı–
Ceza Genel Kurulu'nca da C.U.M.K.nun benzer hükümleri taşıyan 261 ve 268 maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğini yitirdiğinden "önceki hükümde direnilmesine" denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hüküm kurulamayacağının kabul edildiği-
Mahkemece tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına da karar verildikten sonra yapılacak işin; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olması gerekeceği, zira, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan kararın bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olacağı, olayda usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durumda bulunmadığına göre artık uyma yönünde verilen karardan dönülerek önceki kararda direnilmesinin usulen olanaklı olmayacağı-