İlk derece mahkemesi sıfatıyla davacı tarafın adli yardım talebi yönünden işin esasına girilerek yasal şartların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve bu şartların varlığı halinde davacı tarafın bu kurumdan yararlandırılması; adli yardım talebinin şartlarının bulunmadığının tespiti halinde ise, usulünce temyiz harç ve giderlerinin yatırılması için süre verilip sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
25.1.1985 günlü 1984/5 Esas ve 1985/1 sayılı Y.İ.B. Kararı uyarınca temyiz başvuru harcının mahkeme kalemince hesaplanıp temyiz edenden istendiği halde süresinde ödenmediği belgelendirilmemiş olduğundan, harca tabi olmasına rağmen harç alınmadan temyiz defterine kayıt edilen temyiz dilekçesi hakkında HUMK. nun 434/3. maddesi uyarınca işlem yapılmasının gerekeceği-
Kısa kararın verildiği tutanağın düzenleyicisi ile gerekçeli kararın yazıcısının farklı olmasının, her iki işlemin o işlemi yapanlarca imzalanmış olması karşısında kararın güvenilirliğine de herhangi bir eksiklik getirmeyeceği-
Yerel Mahkemenin, bozmadan sonra davacı tarafından açılan ortaklığın giderilmesi davasına da dayanmak suretiyle, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunu gerekçe göstererek, önceki kararında direndiği, açıklanan bu duruma göre; temyize konu kararın, gerçekte bir direnme kararı değil; bozmadan sonra ortaya çıkan yeni bir olgu (ortaklığın giderilmesi davası) da gözetilmek suretiyle, önceki kararda dayanılmayan yeni bir gerekçeye dayalı olarak verilmiş, yeni bir hüküm niteliğinde olduğu, bu durumda, temyiz incelemesini yapma görevinin Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye ait olacağı-
Bir mahkeme kararının gerekçesinin, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacağı; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı göstereceği, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunmasının zorunlu olacağı-
Davacının talebinin, ... ile ...'nın paylarına karşılık zeminde belli bir bölüme ilişkin olduğu anlaşılmakta ise de; bu davada her üç paydaş davalı sıfatı ile aynı tarafta olduklarından burada verilen karar davacı yönünden kesin hüküm oluşturmakla birlikte aynı tarafta bulunan davalılar yönünden kendi aralarında kesin hüküm oluşturmayacağı, ayrıca verilen kararda; ifraz edilen ve bilirkişi raporunda da (A) harfi ile gösterilen kısımla ilgili bir hüküm bulunmadığından bu alana ilişkin kesin hükmün varlığından da bahsedilemeyeceği-
Mahkemece davacıya ait taşınmazın davalı tarafından otopark olarak düzenlenip, kat malikleri veya 3. kişilere kullandırıldığına dair davacı delilleri toplanarak, işgalin varlığının tespiti halinde davalının ecrimisil ile sorumlu tutulmasının gerekeceği-
Aralarında zorunlu ya da ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmayan davalıların, aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunmayan farklı taleplerle, birlikte dava edilmesini haklı kılacak açık bir yasal düzenleme ve geçerli hukuksal bir nedenin varlığından söz edilemeyeceği, hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin olduğu da gözetildiğinde, mahkemece resen araştırma yapılabileceğinden, yargılamanın sağlıklı olarak yürütülebilmesi ve uyuşmazlığın kolaylıkla çözüme ulaştırılabilmesi için ayrı işverenler aleyhine, ayrı taleplerle birlikte açılmış olan bu davaların ayrılmasının uygun olacağının kabulü gerekeceği-
Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnalarından birini, beklenen (ileride kazanılacağı umulan) hakların oluşturduğu, kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesinin söz konusu olduğu, yargılama hukukunu düzenleyen kanunların da, ilke olarak geçmişe etkili olduğu-
Görülen davaya konu edilen tespit ve sataşmanın önlenmesine ilişkin isteklerin idari yargı yerinde davaya konu edilmesinin ve görülüp sonuçlandırılmasının mümkün olmayacağı, hal böyle olunca davanın hukuki yarar bulunup bulunmadığı da öncelikle incelenerek genel görevli olan adli yargı yerinde görülüp sonuçlandırılmasının gerekeceği-