Yerel mahkemenin, bozma kararının ardından usulüne uygun olarak kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklık taşıyan direnme ya da uyma kararı vermesinin zorunlu olduğu-
Özel teknik bilgi isteyen konularda bilirkişiden rapor alınması gerektiği – Hazırlık aşamasında yapılan ön ödemenin kusurlu olduğunu kabul anlamına gelmeyeceği - Ceza davasında alınan kusur raporu ile karar verilip, karar kesinleşse dahi, bu raporun hukuk hakimini kusur yönünden bağlamayacağı-
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 77. maddesindeki hükmün yargı harçlarını kapsamadığı, dolayısıyla bu harçlardan muaf olmadığı-
İhtiyari dava arkadaşlığında, borçluların tümüne karşı dava açma zorunluluğunun olmadığı; alacaklı, müteselsil borçlulardan her birine karşı ayrı ayrı dava açabileceği gibi isterse, müteselsil borçluların birkaçına veya tümüne karşı birlikte dava açabileceği, dava arkadaşı sayısı kadar davanın olduğu, bu sebepten, davalı taraf isterse yüklenici aleyhine de dava açabileceği, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 79. maddesi uyarınca hiç kimsenin dava açmaya zorlanamayacağı-
Davalının iddiasını ispata yönelik yasal delilleri sorulup toplanmalı, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanlış gerekçeler ile ispat yükü tersine çevrilerek, davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Kesin hükümden söz edilebilmesi için her iki davanın taraflarının, konularının ve hukuki sebeplerinin aynı olmasının zorunlu bulunması gerektiği-
Temyize konu karar gerçekte bir direnme kararı değil; bozmadan esinlenilmek ve bozmada işaret edilen yönde yeni ve ayrı bir inceleme yapılmak suretiyle oluşturulmuş, farklı bir gerekçeye dayalı, yeni bir hüküm olduğu, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye ait bulunduğu-
Davalının 10 günlük yasal cevap süresinden sonra mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunduğu, davacı tarafın savunmanın genişletilmesine açıkça karşı koymadığına göre davalının zamanaşımı def’ine zımnen muvafakat ettiği-
Atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı, bunun HUMK m.388’e aykırı olacağı; bunun yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olduğu, aksi halde yeni tereddüt ve ihtilafların ortaya çıkacağı-
Usulüne uygun şekilde düzenlenip tebliğ edilen muhtıraya rağmen, ilgili tarafça 7 günlük kanuni süre içinde masrafların ödenmemesi halinde Yerel Mahkemece hükmün temyiz edilmemiş sayılacağı-