Davalılar 18.11.2008 tarihli üçüncü kararı temyizlerinde açıkça zamanaşımı hususunu getirmemişlerse de, önceki hüküm usul eksikliğinden bozulduğundan, sonraki incelemede önceki temyiz nedenlerinin geçerli olacağı-
Direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yapacağı inceleme ve değerlendirme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini direnme gerekçesi oluşturacağından, yukarıda değinilen genel anlamdaki tüm diğer nedenlerin yanında, özel olarak bu bakımdan da direnme kararının usul hukuku ilkelerinin aradığı anlamda bir gerekçe içermesinin zorunlu olduğu-
Hukuka aykırı eylem 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası kapsamında yer alan karayolu üzerinde meydana gelmiş olup TCDD Yolları İşletmesine ait trenin hemzemin geçitte üçüncü şahıslara verdiği zarardan dolayı açılacak tazminat davasının çözüm yerinin Adli Yargı olduğu-
Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekeceği-
Davanın dört kez işlemden kaldırılabileceği gerekçesi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceği-
Yerel Mahkemece direnme kararı olarak nitelendirilen temyize konu kararın, gerçekte bir direnme kararı değil; bozma kararından esinlenilerek verilmiş yeni bir hüküm niteliğinde olduğundan kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kurulu'na değil, Özel Daireye ait olacağı-
Dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi konusunda yasal sürede tahrik dilekçesi ve masraf verildiğini davacı vekilinin kanıtlamak zorunda olup, davacı vekili bu hususu kanıtlayamadığı gibi bu konuda dosyayı resen gönderdiği anlaşılan Ticaret Mahkemesinin yazısına da itibar edilemeyeceğinden mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin gerekeceği-
Birbirini teyit eden ilk üç bilirkişi raporundan sonra, bu raporlara aykırı düşünceleri ve sonuçları ihtiva eden dördüncü bilirkişi raporunun alınmasıyla, bilirkişi raporları arasında çelişki yaratılmış olduğundan; son bilirkişi raporu ile ilk üç bilirkişi raporları arasında içerikleri ve sonuçları itibariyle aykırılık bulunduğuna göre, somut olayın özelliği itibariyle, davalı yanın son rapora itirazı da göz önünde tutularak, yeniden seçilecek bilirkişiler eliyle inceleme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Davacının karar düzeltme dilekçesinde yer verdiği ibarelerin, adli yazışmalarda ve özellikle Yargıtay’a verilen dilekçelerde yazılması alışılmış (mutad) olmayan, itiraz sınırlarını aşan, davanın aydınlığa kavuşması, hakkın ortaya çıkarılması yönünden etkisi ve yazılmasında zorunluluk bulunmayan gereksiz (icapsız) sözler olduğu, bu nedenle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 78. maddesinde anlamını bulan “münasebetsiz” evrak niteliğinde bulunduğu kabul edilmiş; nezaket ve saygı kuralları içerisinde kalınarak icapsız sözlere yer verilmeden ve hukuk kuralları dışına çıkılmadan sadece hukuki nedenlerin açıklanıp belirtilmek suretiyle yeniden düzenlenmesi halinde inceleneceği-
Yerel Mahkemece verilen ve direnme kararı olarak nitelendirilen temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; yeni hüküm niteliğinde olduğundan kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi ise, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye ait olacağı-