Bir şirket hakkında iflas kararı verilmesi ve hatta bu kararın kesinleşmesi ile taraf sıfatının hemen sona ermeyeceği, şirketin tüzel kişiliği tasfiye amacıyla sınırlı olarak devam edeceği, ancak iflas kapanış onayı yapılarak Ticaret Sicil Memurluğundaki kaydının silinmesi durumunda ve bu tarih itibariyle tüzel kişiliği ve dava ehliyetinin sona ereceği-
Mahkemenin hükmü; kıyıda kaldığı belirlenen kısmın tamamını kapsamakta ve bu haliyle dava dilekçesindeki talebin de tamamının kabulüne ilişkin olduğundan talebin reddedilen bölümü varmış gibi davalı lehine de vekâlet ücreti takdiri ve yargılama giderlerinin kabul red oranlaması yapılarak, taraflara yükletilmiş olmasının hukuka aykırı olacağı-
Davacı şirketin adli müzaheret talebinin reddine dair Özel Dairece ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen hükmün kesin olduğu ve bunun aleyhine kanun yoluna başvurulamayacağı-
Taşınmaz malların aynına dair davaların, taşınmazın idari olarak sınırları içinde bulunduğu yer mahkemesinde görülüp; sonuçlandırılması gerekeceği- İdari taksimatta değişiklik olması ve gayrimenkulün bir başka ilçenin sınırları içerisine alınması halinde buradaki yetkinin taşınmazın yargı çevresine yeni girdiği mahkemeye geçeceği; bu sebeple davaya bakan mahkemenin dava dosyasını taşınmazın yargı çevresine yeni girdiği mahkemeye göndermesi gerekeceği-
Direnme kararlarının, Anayasanın ve yasanın aradığı anlamda gerekçe içermesi gerekeceği-
Usul hükümlerinin kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacağı, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacağı, buna karşın, tamamlanmamış usul işlemlerin yeni kanun hükümlerine göre yapılacağı- Davacı vekilinin aleyhe olan boşanma hükmünün gerekçesini temyizinde müvekkilinin hukuki yararının bulunması ve bozmaya konu yapılan temyiz dilekçesi içeriğinde davacı vekilinin davadan açık, kesin ve koşulsuz feragatini gösterecek bir irade beyanının da olmaması karşısında davacı vekilinin temyiz dilekçesinin davadan feragat olarak nitelendirilemeyeceği-
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı sonucu oluşan durumun maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davalarda da uygulanmasının zorunlu olduğu ve mahkemece Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak, inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiği-
Yüksek Özel Daire'nin ve Yargıtay HGK.'nun verdiği bozma kararlarıyla yerel mahkemenin önceki kararları ve bunun doğal sonucu olarak bu kararların gerekçesi de ortadan kalkmış olduğundan bu kararlara atıf yoluyla hüküm kurulmasının olanaklı olmadığı-
Bir davanın taraflarının, o dava yönünden davacı veya davalı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme davaya konu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu, taraf sıfatının yokluğunun, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında davaya konu hakkın doğumuna engel teşkil etmekle def'i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraza ilişkin olduğu-
Belli bir işi takipten veya savunmadan isteğiyle çekilen avukatın o işe ait vekalet görevinin, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş gün süreyle devam edeceği, işi bıraktığını temyiz süresi geçtikten sonra bildiren avukat kararın tebliğini beklemeksizin işi bıraktığı aşamada müvekkiline ve mahkemeye durumu bildirmemiş olmakla süreye tabi işlerde işi yapma ya da bildirim yükümlülüğünden kurtulamayacağı- Birden fazla vekili olan davacının vekillerinden birine yapılan tebligatın varlığına karşın, davacı tarafın diğer vekiline yapılan 2. tebligat sonuca etkili olmayacağı ve temyiz süresinin ilk tebliğden itibaren başlamakla 15 günlük yasal temyiz süresi geçtikten sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekeceği-