Mahkeme kararlarında hâkimlerin ve tutanak kâtibinin ıslak ya da elektronik imzalarının bulunmasının zorunlu olduğu-
Kesinleşmiş mahkeme kararı ile tarafların kusurları belirlendiğinden bundan sonra bu konuda kesin hükmün bağlayıcılığı kuralı gereği, yeniden inceleme yapılamayacağı ve boşanma davasındaki belirlenen kusur olgusunun tarafları bağlayacağı- Boşanma yönünden kabul edilip, kesinleşen, kocanın ağır kusurlu, kadının hafif kusurlu olduğu olgusunun, manevi tazminatın belirlenmesinde kesin hüküm oluşturacağı-
Uyuşmazlığın çözümü ve sağlıklı bir temyiz incelemesi yapılabilmesi için dava dosyası ve eklerinin, Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği hükümleri gereğince dizi pusulasına bağlanması ve eksiksiz şekilde gönderilmesinin zorunlu olduğu-
Hükmün sadece takibin iptaline dair kısmını temyiz edildiğine ve kamu düzenini ilgilendiren bir durum da bulunmadığına göre, takibin iptali dışındaki kısımların (yetki yönünden) incelenmesi ve bozma nedeni yapılmasının olanaklı olmadığı-
Çözümünde itiraza konu icra dosyasının varlığının gerektiği itirazın iptali istemli davada, mahkemece davacı-alacaklı vekiline verilen kesin sürenin hüküm ifade edebilmesi, sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olarak verilmesi gerekeceği-
Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkemenin bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermesi ve gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemesi gerekeceği- Bozma ilamından sonra dava konusu uyuşmazlığı ilgilendiren 5990 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda yapılan değişiklik gözetilerek verilen kararın direnme kararı olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından bu yeni hükmün incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekeceği-
Yerel mahkemenin açıkça uyma kararı vermesi, ya da eylemli uyma anlamına gelecek şekilde kararında değişiklik yapıp, yeni bir delile dayanarak ve bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceği-
Kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescili ile taşınmaza vaki el atmanın önlenmesi istemine ilişkin davada Anayasa Mahkemesi’nin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ilgili hükümlerine ilişkin vermiş olduğu iptal karar sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olacağı, bu sebeple yeni yasal durum dikkate alınarak yeniden inceleme yapılması gerekeceği-
Kesin hüküm itirazı hakkında yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan ve bu talep değerlendirilip sonuca bağlanmadan işin esasının incelenip, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu-
Yargılama sırasında davalı tarafça ibraz edilen davacının sulh ve buna bağlı feragat beyanına dair belgelere karşılık, davacının bu belgelerin hata ve hile ile alındığı savunmasını getirdiği, davanın devamı sırasında dayanılan bir belge ya da sözleşmenin geçersizliği her zaman ileri sürülebileceğine ve davacı taraf da, dilekçesinde hem hata hem de hile iddiasını ileri sürdüğüne göre, artık davacı yönünden iddianın genişletilmesinden bahsedilemeyeceği gibi buradaki iddia dava dilekçesinde ileri sürülen iddia olmayıp, davanın devamı sırasında ortaya çıktığı iddia edilen olayla ( hata-hile ) ilgili olduğundan iddianın genişletilmesinden de söz edilemeyeceği-