Karar düzeltme yolu açık olan işlerde, hukuk genel kurulu kararı taraflara tebliğ edilip, karar düzeltme süresinin beklenilmesi ve karar düzeltme süresi geçtikten sonra işlem yapılmasının gerekeceği-
Adli ara vermede hangi dava ve işlerin görüleceğinin, HUMK'nun 176. maddesinde sınırlı olarak belirtildiği, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 99. maddesince bu kanundan doğan uyuşmazlıkların basit yargılama usulüne tabi olacağı, o nedenle adli ara vermede de bu davaların görüleceği-
Usuli kazanılmış hakkın, mahkemenin hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getireceği, bu kuralın uygulanmasında iki istisnanın öngörüldüğü, bunların, mahkemece Yargıtay Dairesi bozma kararına uyulduktan sonra görülmekte olan davaya uygulama imkanı bulunan yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı çıkması, diğerinin de, hükmüne uyulan bozma kararından sonra göreve ilişkin yeni bir yasal düzenlemenin getirilmiş olması olduğu, bu iki istisnanın bulunmaması halinde ilgili taraf lehine doğan usuli kazanılmış hakkın korunmasının gerekeceği-
Temyiz dilekçesi, inceleme mercii olan Yargıtay tarafından usulüne uygun olduğu kabul edilip hüküm bozulduktan sonra dilekçenin HUMK'nun 435. maddesinde yazılı unsurlardan imzayı içermediği ( imzanın temyiz edene ait olmadığı ) gerekçesi ile ( bu konuda kanıt daha bulunmadığı halde ve yargılama konusu olmadığı için uygulanmaması gereken HUMK'nun 230. maddesini esas olarak ) temyiz isteminin mahkemece reddedilemeyeceği-
Usule uygun düşmeyen kararın yerine getirilmemesinin davanın reddi için neden olamayacağı, verilen sürede tarafların yükümlülüklerini yerine getirdikleri ve liste verdikleri, bundan sonra yapılacak işlemleri belirlemenin hakime ait olacağı, kaldı ki davanın tapu iptali davası olduğu, iptali istenen tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm geldileri ile birlikte getirtilmesinin hakimin yapacağı bir iş olduğu, bu itibarla davanın reddine dair verilen kararın doğru olmayacağı-
Davacının, gerek şahsi mallarının ve gerekse şirkete ait malların davalı ortaklarınca bilinmeyen bir yere kaçırıldığı yolundaki iddiası açıkça haksız eylem iddiası olduğundan, tanıkla ispatının mümkün olacağı-
Dava olunanın değeri itibariyle, iddianın senetle ispatı gereken durumlarda tanık dinlenemeyeceği-
İşlemden kaldırıldıktan sonra 3 ay içinde yenilenmeyen davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararların temyizinin mümkün olduğu, ancak, derdestlik yönünden kararın temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek olmadığı, burada, davaların takipsiz bırakılmasını önlemek amacının güdüldüğü, derdestliğin, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 aylık süre ile sınırlı olması gerekeceği, bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu-
Dava konusu bağımsız bölümü arsa sahibinden satış vaadi ile alan yüklenici, bu daireyi davacıya temlik ettiğine göre, bu temlikten sonra yüklenicinin, tekrar arsa sahibi ile bir araya gelerek, adi yazılı bir belge ile satış vaadi sözleşmesini fesih ile ortadan kaldırmalarına itibar edilemeyeceği, ne var ki safahatta tapu maliki, kat irtifakı kurulup dava konusu bağımsız bölümü dava dışı bir kişiye tapudan ferağ ettiğine göre HUMK.'nun 186. maddesi uyarınca davacıya seçimlik hakkını kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak ona göre davaya yön vermenin gerekeceği-
Vekil veya mümessil olmayan kimseler huzuruyla davanın görülmüş ve hükmedilmiş olmasının iadei muhakeme sebebi olacağı, dava böyle bir kişi tarafından açılmışsa, iadei muhakeme sebebinin sübutu halinde, ortada bir dava kalmadığından, başkaca bir hükme gerek olmayacağı, ancak usulüne uygun olarak açılan davaya, davalının vekili veya mümessili olmayan kişi huzuruyla bakılıp karar verilmişse, usulüne uygun açılan dava ayakta kaldığından, iadei muhakeme sebebinin kabulü halinde, davanın yeniden incelenip hasıl olacak sonuca göre karara bağlanması gerekeceği-