Davacının Türkiye’deki yargılamada beraat etmiş olmasının, ülkenin yakın tarihi ile ilgili böylesine ciddi bir olayla ilgili gelişmelerin anlatılması sırasında davacı ile ilgili resmi belgelere de geçmiş olan iddiaların açıklanmasına engel teşkil etmeyeceği, bu nedenlerle yayının hukuka uygun bulunduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
"Cüzzam " zannı ile kendi isteği dışında resmi sevk yoluyla hastane müracat zorunda bırakılan kişinin, aslı olmadığı halde cüzzam gibi önemli ve tehlikeli bir hastalığı taşıdığı izlenimi verilen kişi durumuna düşürülmesi nedeniyle, kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiasıyla manevi tazminat isteminde bulunabileceği–
Davacının bir tıp doktoru olduğu, hastalığının tedaviye cevap verse de kronik nitelik arzettiği, davacının taşıdığı hastalığın kan ve vücut salgıları (tükürük ve semen gibi) ile bulaştığının uzman tarafından açıklandığı, bu nedenle hastalarına tedavi sırasında geçme riskinin bulunduğu, şu durumda, bu olayı konu alan haberin davacının özel yaşam alanı içinde yer alan ve gizli kalması gereken olaylardan olduğu sonucuna varılamayacağı, yazılmasında kamu yararının olduğu-
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan «gerçek» ve «güncel» bir haberin (eleştirinin), özle biçim arasındaki denge kurularak verilmesi durumunda, hukuka aykırılığının ortadan kalkacağı ve tazminata hükmedileceği -Karar verme hakkının sınırlarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan «gerçeklik» unsurunun burada «somut gerçeklik» olmayıp, «kararın verildiği andaki olayın beliriş biçimine göre görünüşteki gerçeklik» olduğu- yayınlanan haberin «gerçek» olması halinde, yayında «hukuka aykırılık» bulunduğundan söz edilemeyeceği ve davacı lehine -kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek- manevi tazminata hükmedilemeyeceği–
Yayının, salt toplumun yararı gözetilerek yapılması gerekeceği, toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkarın, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmaması gerekeceği, haberin olduğu biçimi ile verilmesinin ve kişisel katkı yer almamasının gerekeceği, gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki dengeyi de koruması gerekeceği, bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayının hukuka aykırılığı oluşturacağı ve böylece kişilik haklarının saldırıya uğramış olacağı-
Vakfın ekonomik gücünün amacın gerçekleşmesine olanak vermeyecek bir düzeyde olduğunun anlaşılmasının dağılmış sayılması için yeterli görüleceği-
Evladiyet bağı ispatlanmadıkça galleye müstehak vakıf evlatlığının tespitine karar verilemeyeceği - Murisin vakıf evladı olduğu hususunda kesinleşmiş mahkeme kararı yoksa vakfedenle kendileri arasındaki evladiyet bağının ispatlanması gerekeceği ve murisin evlatlar listesinde adının olmasının ve belli bir süre galleden pay almış olmasının, galleye mustehak vakıf evladı olunduğunu göstermeyeceği–
Verilen haberde özle biçim arasındaki denge bozulduğundan, davacı lehine manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğinin kabulünün zorunlu olduğu-
Haber görünürdeki gerçekliğe uygun olduğundan manevi tazminat davasının reddinin gerekeceği-
Yayın bu haliyle görünürdeki gerçeğe uygun olup; davacının yürüttüğü görev ve konum gözönünde tutulduğunda davacı için öngörülen ayrıcalığın gündeme getirilmesi eleştirilmesi amaçlandığından bu haliyle yayın eleştiri sınırları içinde olup, hukuka aykırılığından söz edilemeyeceği-