Hakkında yayın yapılmasına kendi ağır kusuru ile yol açtığından yayında kullanılan “hırsız” nitelemesinin, bu bağlamda eylemin “bilim hırsızlığı” olarak adlandırılmasının davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı-
Davacıya bir ay süre ile geçici çıkarma kararı verildiği, ister daimi ister geçici olsun davacıya uygulanan disiplin işleminin ceza olduğu ve kesinleşmedikçe de icrasının düşünülemeyeceği, yanlışlıkla uygulanmış olmasının da sonuç doğurmayacağı, verilen cezanın dernek hiyerarşisinde son merci olan genel kurulda götürülüp değerlendirilmedikçe kesinleşmiş kabul edilemeyeceği, davanın konusunu oluşturan kararın disiplin kurulu kararı olduğu, Dernek Genel Kurulunca alınmış bir kararın bulunmadığı, disiplin kurulunun kararına karşı da dava açılamayacağı-
Davacı derneğin tüzel kişiliğini sürdürdüğü, tapu iptal edilinceye kadar davaya konu taşınmaz malın mülkiyetinin davacı dernek üzerinde kalmaya devam edeceği-
Manevi tazminat isteğine esas olarak İçişleri Bakanlığınca yapılan şikayet esas alındığında; davacılar murisinin tanık olarak ifadesinin alındığı, soruşturma sonunda hakkında bir rapor düzenlenmediği anlaşıldığından; hakkında rapor düzenlenen Belediye Başkanının açtığı davanın kabul ile neticelenmesinin bu dava için delil olarak kabul edilemeyeceği-
Haber/yazının, «gerçeklik», «güncellik», «kamu yararı», «toplumsal ilgi» öğelerini taşıması ve anlatımda, özle biçim arasındaki dengenin kurulmuş olması konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılığın korunmuş olması halinde, kişilik haklarına saldırı niteliği taşısa bile, hukuka uygun sayılacağı ve tazminatı gerektirmeyeceği–
Yasal kuralların dışına çıkılarak davacı için kişilik haklarına saldırı teşkil eden sıfatların kullanılmasının, davalının haklı olarak bu nitelendirmelerde bulunduğu sonucunu doğurmayacağı, toplanan delilerle, davacının kişilik haklarına saldırının varlığı kanıtlandığı, bu bakımdan İdare Mahkemesi dosyasının getirtilmesi sonuca etkili olamayacağı gibi gösterilen tanıkların da dinlenme konuları itibariyle dinlemelerine gerek bulunmayacağı, bu nedenle usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekeceği-
Mahkemece yapılacak işin davacıya hangi günlü yayından dolayı ne miktarda manevi tazminat istediği açıklattırılarak dava konusu edilen yayınlar ayrı ayrı değerlendirilmek ve hangi yayından dolayı ne kadar manevi tazminata hükmedildiği karar yerinde ayrı ayrı gösterilmek suretiyle hüküm kurmaktan ibaret olduğu-
Basının haber verme görevini yerine getirirken kullanacağı bu hakkın özel hukuk alanındaki sınırının; gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kuralları ile belirlendiği, haber verme hakkının bu sınırlar içinde kullanıldığı sürece hukuka uygun olacağı, bu unsurlardan biri olan gerçekliğin; verilen habere ya da anlatılmak istenen amaca ve hedefe konu olan içeriğin, yayın sırasında olayla ilgili durumuna uygunluğu olduğu, diğer bir anlatımla gerçekliğin, haberin varlığının gerçek olması,gerçeğe uygun olması olduğu, burada aranan gerçekliğin somut gerçeklik olmayıp haberin verildiği andaki beliriş biçimine,görünürdeki gerçeğe uygunluğu olduğu-
Yayının salt toplumun yararı gözetilerek yapılması gerekeceği, basının objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle olay ve konu ile ilgili olan, görünen, bilinen her şeyi araştırıp olayları olduğu biçimi ile yayınlaması gerekeceği, buradaki gerçekliğin uygulamada somut gerçeklik değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları ifade edeceği, gerçekliğin somut gerçeklik değil, olayın haber yapıldığı andaki beliriş biçimine uygunluk şeklinde anlaşılması gerekeceği-
Basının haber verme hakkının, gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve kamusal ilgi, konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık temel kuralları ile sınırlı olacağı-