Davacının politikacı olduğu dikkate alındığında, yapılan eleştirinin şiddetli olmasında hukuka aykırılık bulunmadığı-
Dava konusu yazıda, davacının eski görev yerine iade işlemi dile getirilirken;davacı hakkında olumsuz bilgiler bulunan ve bu sebeple Başbakanlıktaki görevinden uzaklaştırılan bir kimse olarak tanıtılmak istenmiş; bu haliyle yayında , özle biçim arasındaki denge aşıldığından amacı aşan, konu ile ifade arasında düşünsel bağ bulunmayan davaya konu haberin hukuka uygun sayılmasına olanak bulunmadığından; mahkemece davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Zayıf ve dolaylı da olsa şikayeti haklı gösterecek emare ve olguların bulunması halinde haksız şikayetten söz edilemeyeceği-
Basının yansız ve özgür haber alma fonksiyonunu yerine getirirken kullandığı hakkın özel hukuk alanındaki sınırını, «gerçeklik», «güncellik», «kamu yararı», «toplumsal ilgi», «konu ile ifade arasındaki bulunması gereken düşünsel bağlılık» kurallarının çizdiği, haber verme hakkının bu sınırlar içinde kullanıldığı sürece, hukuka uygun olacağı, ayrıca haber verirken, haber gerçeği yansıtsa bile kullanılan dil ve ifadenin inciltici, küçük düşürücü, yanıltıcı nitelik taşımaması gerekeceği–
Davaya konu edilen yayının yapıldığı gazetenin kimlik bölümlerinde, imtiyaz sahibi Berin Nadi’nin, yayınlayan ve basan Yeni Gün Haber Ajansı’nın gösterildiği, yasanın düzenleniş biçimine göre gazetenin sahibinin Berin Nadi olduğu, Basın Yasası’nın 17. maddesindeki düzenleniş biçimi karşısında hukuken sorumlu olacağı, aynı yasanın 16. maddesinin son fıkrasındaki düzenlemenin, sorumluluk hukuku bakımından farklı bir amacı içermediği, sorumlu olarak gösterilen kişiyi, başka bir kişi temsil ediyorsa haliyle temsilci değil, temsil edilenin hukuken sorumlu olmasının gerekeceği-
Vakıf yöneticilerinin görevden alınmasına ilişkin davalarda, vakıf yöneticilerinin gerek vakfı temsil etmesi, gerekse dava sonunda verilecek kararın kendisini doğrudan ilgilendirmesi bakımından davanın doğrudan vakıf aleyhine açılması dolaylı da olsa vakfın yöneticilerinin hukuklarını etkileyebileceğinden vakıf yöneticilerinin davaya dahil edilip dinlenmeleri gerekeceği–
Hak arama özgürlüğünün hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların olmasının zorunlu olmayacağı, şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığının yeterli olacağı, bu olgu veya emareye dayanılarak, başkalarının da böyle bir olay karşısında, davalı gibi hakaret etmesinin uygun görüleceği diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağının ve bu çerçevenin içinde kalan şikayet hakkının yerinde kullanıldığının kabul edilmesi gerekeceği, aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikayet edilenin kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılması gerekeceği-
«Tevliyete ehil olmanın tespitine» ilişkin davaların adli yargıda görülmesi gerekeceği–
Yayının, salt toplumun yararı gözetilerek yapılması gerekeceği, toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkarın, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmaması gerekeceği, haberin olduğu biçimi ile verilmesi ve kişisel katkının yer almaması gerekeceği, gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki dengeyi de koruması gerekeceği, bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayının hukuka aykırılığı oluşturacağı ve böylece kişilik haklarının saldırıya uğramış olacağı, aksi bir yayının ise, gerek Anayasa ve Basın Yasası ve gerekse basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğunun, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Manevi tazminatın, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplarından çıkarılarak caydırıcılık unsuruna da ağırlık verildiği, gelişen hukukta bu yaklaşımın, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koyduğu; kişi haklarının her şeyin önünde geldiğini önemle vurguladığı-