Miras bırakanın çekişmeli ve dava dışı taşınmazları erkek evlatları arasında paylaştırdığı, kızlarına herhangi bir kazandırmada bulunmadığı, yöntemine uygun bir paylaştırmadan söz etme olanağının olmadığının anlaşıldığı, hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma yapılmasının, taraf delillerinin bu doğrultuda değerlendirilmesinin ve çekişmeli taşınmazların temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı olup olmadığının saptanmasının gerekeceği-
Davalı İ.’e 481 nolu parseldeki 150 payın bağış yolu ile temlik edilmiş olması karşısında, bu tür işlemlerde gerçek irade ile akitteki irade arasında aykırılık bulunmadığından 01.04.1974 tarihli 1-2 sayılı İ.ları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı; ancak tenkis istenebileceği gözardı edilerek yazılı biçimde iptal ve tescil kararı verilmesinin de isabetsiz olduğu-
Satışa konu edilen bir malın değerinin belirli bir semen karşılığında olacağı, semenin, başka bir ifadeyle, malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya emek de olabileceğinin kabul edilmesinin gerekeceği, esasen, yukarıda değinildiği üzere, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuksal dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulünün gerekeceği, bir başka ifadeyle, murisin iradesinin önem taşıyacağı-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun’un 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Davalının taşınmazı haricen satın aldığı S.e Ersoy’un davacının bayii olduğunun kayden sabit olduğu, davacının bayii S.e ile davalı arasındaki sözleşmeye dayalı harici satış bedelinden kaynaklanan kişisel hakkını kendi bayiine karşı ileri sürebileceğinden davacının mülkiyet hakkı karşısında haricen satın almaya (kişisel hakka) değer verilemeyeceği, böylesi bir durumda davalının haricen satın almadan kaynaklanan hapis hakkına sahip olmayacağının da açık olduğu-
Somut olayda 40 ve 42 parsel sayılı taşınmazların senetsizden miras bırakanın bağışından söz edilerek davalı adına kadastroca tespit edilmiş olup, yargısal uygulamalarda kararlılıkla ifade edildiği üzere tapusuz taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin devrinden ibaret olan geçerlilik unsuru taşıyan hak ya da haklar yönünden de 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yerinin olmadığı-
Ecrimisilin, malikin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir bedel olduğu, somut olayda, taşınmazı muvafakate dayalı olarak kullanan davalının kötü niyetli olduğunu, dolayısıyla, ecrimisil ödemekle yükümlü bulunduğunu söyleyebilme olanağının olmadığı-
Mahkemece miras bırakanın alım gücü bulunmayan ve birlikte yaşadığı erkek evladı olan davalıya yapmış olduğu pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğinin kabul edilmesinin gerekeceği-
Mirasçılardan biri veya bir kısmının pay oranında istekte bulunabilmesi mümkün olup; tüm tereke adına iptal ve tescil talep edilmesi halinde iştirakin sağlanmasının gerekeceği-
Taraflar arasındaki çekişmenin, davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesiyle giderilebileceği, onun içinde, davacının, taşınmazda payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı ve ya kullanabileceği bir yer olup olmadığının belirlenmesi, hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-