Davacıların doğrudan gelir desteği için başvuruda bulunmamış olmalarının çekişmeli taşınmazın tamamını temlik ettiklerini bildikleri anlamına gelmeyeceği-
Tapulu olan taşınmazların temlikinin 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26. maddesi, Borçlar Kanunu’nun 213. maddesi, Türk Medeni Kanunu’nun 706. maddesi ile Noterlik Kanunu’nun 60. maddesi hükmü gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken değer taşımayacağı, yani; harici satışın mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmeyeceği, iştirak halinde malik olunan bir taşınmazdan haricen pay satın alınmasının sahibine kişisel hak bahşedeceği, mülkiyet hakkı sağlamayacağı-
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Yerel mahkeme hakimlerinin asıl dosyada esas hakkında veya usulden bir karar verdikten sonra tarafların talepleri vechile usulden ve esastan ek karar verme görev ve yetkisinin bulunmadığı, ancak, tavzih talepleri ya da maddi hatanın düzeltilmesi talepleri olduğu taktirde hükmün esasını etkilememek koşuluyla bu taleplerin HUMK.nun 455 ve 459 ile HMK.nun 305-304. maddeleri gereğince bulunduğu, bir başka anlatımla, somut olayda, mahalli mahkemenin 30.03.2012 tarihli ek kararı ve 13.06.2012 tarihli diğer ek kararının yok hükmünde olduğu, bu konudaki olumlu ya da olumsuz kararı verme yetkisinin asıl dosyada temyiz incelemesi yapacak olan Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine ait olacağı-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilmeleri gerekeceği-
Dayanak senedin düzenlendiği, iddiaya konu satışın yapıldığı tarihte dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı bulunan bir yer olduğu, tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmazın haricen satışının Türk Medeni Kanunu’nun 706, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 213 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 237) ve 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26. maddesi hükümleri karşısında geçersiz olduğu, böyle bir satışın haricen satın ve devralan kişiye tapu kaydının iptali ve adına tescili yönünde bir hak bahşetmeyeceği, bu nedenle tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Taşınmazın satın alındığı tarihte tapulu olması nedeniyle yapılan harici satışın TMK.nun 706, BK.nun 213, 2644 sayılı TK.nun 26 ve Noterlik Kanunu’nun 60. maddesi gereğince resmi şekilde yapılmamış olması nedeniyle hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı ve alıcıya herhangi bir hak bahşetmeyeceği, TMK.nun 706. maddesinde öngörülen resmi şeklin, bir geçerlilik koşulu olup, kanıtlanma koşulu olmadığı, mahkemenin kararında gösterdiği gerekçenin noterde düzenleme şeklinde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri için söz konusu olabileceği, somut olayda, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi mevcut olmayıp adi yazılı sözleşmenin söz konusu olduğu, bu nedenle mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığı-
Tapulu olan taşınmazların temlikinin 2644 sayılı Tapu Kanununun 26. Maddesi TMK'nın 706 ve Noterlik Kanununun 60. maddesi hükmü gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken değer taşımayacağı harici satış satın alana mülkiyet hakkı sağlamaz ise de böyle bir olgunun saptanması halinde kişisel hak sağlayacağı ve bu kişisel hakkında TMK'nın 994. maddesinde öngörülen hapis hakkı olacağı haricen satın alanın arsa malikine ödemiş olduğu satış bedelinin kendisine iade edilinceye kadar taşınmazı alıkoyma hakkı bulunduğu-
Muris ile davalıyı tanıyan ve akit tarihinde bayi işlettiğini bildiren ara malikin çekişme konusu taşınmazı yatırım amaçlı aldığını beyan ettiği halde, aldığı tarihten yaklaşık 4 ay kadar sonra murisin oğluna aldığı değerden devretmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, dinlenen tanık beyanları ve çekişme konusu taşınmazın akit tarihi esas alınarak belirlenen gerçek değeri ile temlik değerleri arasında bariz fark bulunduğu değerlendiriliğinde; çekişme konusu taşınmazın ara malik kullanılmak suretiyle mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde devredildiğinin kabulü gerekeceği-