Muris adına tapuda ferağ verildikten kısa bir süre sonra davalıya satıldığı, keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre ise akit tarihindeki gerçek değerin çok yakın olduğu; muris adına kayıtlı geride arsa ve bağımsız bölüm nitelikli taşnmazlar bulunduğu, dava dışı mirasçının tanık olarak alınan beyanında, ‘taşınmazın kamulaştırma bedelinin muris tarafından harcandığını, daha sonra kamulaştırmadan vazgeçilmesi nedeniyle murisin parasının bulunmadığını ve mirasçılara satın alması için teklif ettiğini, davacılar ve kendisi tarafından kabul edilmeyince davalının bedelini Hazineye ödeyerek satın aldığını’ söyleyerek davalının savunmasını doğrulamış olduğu görüldüğünden, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığının ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediğinin kabul edilmesinin gerekeceği, hal böyle olunca, açılan davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Davacının dava konusu yeri halası Ş.'den zilyetliğini devraldığının sabit olduğu, davalının da bu nedenle davayı kabul ettiği, parselin kadastro tutanağının 06.03.2005 tarihinde kesinleştiği, satıcı Ş., 3402 sayılı Kanun’un 12/3. fıkrası uyarınca kadastrodan önceki nedenlere dayanarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde tapu iptali ve tescil davasını davalıya karşı açabileceğine göre onun halefi olan davacının da aynı davayı açabileceği, o halde açılacak böyle bir davada, ifrazın mümkün olmaması halinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15/2. fıkrası uyarınca kabul de gözetilerek paylı mülkiyet biçiminde hüküm kurulabileceği-
Tapulu olan taşınmazların haricen yapılan satışına değer verilemez. Çekişmeli taşınmazın el birliği mülkiyetine tabi olduğu gözetildiğinde, ortaklardan biri tarafından haricen yapılan satışa da değer verilmesi olanaksızdır. Keza bu satışa istinaden, davalıların murisinin yapılanmasında da iyi niyetli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Temliken tescil isteği için ilk koşul olan iyi niyet unsurunun somut olayda bulunmadığı açıktır. Bu durum karşısında davacının mülkiyet hakkına değer verilerek asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Asıl ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil olmadığı taktirde tazminat istekleri-
Harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda tarafların verdiklerini geri alabilecekleri, bilindiği üzere geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesinin denkleştirici adalet düşüncesine dayandığı, denkleştirici adalet ilkesinin ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade edeceği-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur; ancak semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği-
Dava açıldıktan sonra dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebileceği ve davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceğinin sorulacağı-
Davanın, tapu iptali ve tescil istemi olduğu, davacının terditli olarak yapılmış olan ev ve alınan arsanın değeri ile davacıya ödenmesine karar verilmesini de istediği, davacının bu isteğinin TMK'nun 724 ve devamı maddelerine dayalı temliken tescil isteğini içerdiği, dosya arasındaki belge ve bilgilerden dava konusu taşınmazdaki payı davalının satın alması sonrasında, davalı adına tapulu taşınmaza davacının 1998 tarihi sonrası ev yaptığı ve davalının buna ses çıkarmadığı, dava tarihine kadar davacının yaptığı evi arsası ile birlikte kullandığının anlaşıldığı, bu durumda evin yapıldığı tarih itibarıyla tapu maliki davalı olduğuna göre davacının bu sebebe dayalı olarak iptal tescil isteme imkanı diğer bir anlatımla muhdesattan doğan şahsi hakkını davalıya karşı ileri sürme hakkının olduğu-
Zemininde bina bulunan ancak kat mülkiyeti ya da kat irtifakı henüz kurulmamış bir taşınmazda bağımsız bölüm satış vaadi geçerli kabul edilmiş, böyle bir satış vaadi söz konusu ise bağımsız bölüme tahsis edilecek arsa payı oranının bilirkişi görüşünden yararlanılarak saptanması her zaman olanaklı bulunduğundan bağımsız bölüme düşen arsa payı oranı satış vaadi sözleşmesinde gösterilmemiş olsa bile bu sözleşmenin geçerli olduğu-