Miras bırakanın 13.1.1998 tarihinde öldüğü, mirasçıları olarak davacı ve davalı ile birlikte dava dışı kızı ve oğlunun kaldığı saptanmış, davalı savunmasında, miras bırakan babasına uzun yıllardan beri baktığını, kaldı ki, çekişmeli taşınmazın genel kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit edildiğini, kendisinin miras bırakanı yönlendirerek ve parasını ödemek suretiyle miras bırakana avukat tutmak suretiyle Hazine aleyhine dava açılmasını sağladığını, ayrıca tüm yargılama masraflarını da kendisinin karşıladığını bildirmiş; davanın kabulü halinde menfaati bulunan tarafların dava dışı kardeşlerinin de bu savunmayı doğruladığı, duraksamaya yer bırakmayacak şekilde, miras bırakanın iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olmayıp, davalının, çekişmeli taşınmaza ilişkin davayla ilgili masraflar yapması ve miras bırakanın her türlü ihtiyacını gidererek bakması nedeniyle, minnet duygularıyla temlik edildiğini beyan etmiş; bunun aksi de dosya kapsamıyla belirlenmemiş olduğundan, miras bırakan tarafından çekişmeli taşınmazın davalıya yapılan temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kabul edilemeyeceği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706, Türk Borçlar Kanunun 237 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığı ve bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk bulunduğu-
Yapılan işlemin aslında bağış olmasına karşın, tapuda satış biçiminde gerçekleştirildiği ve mirasçılardan mal kaçırma amacı ile temlikte bulunulduğu-
Miras bırakan, dava dışı kargir ev ve bahçesi vasıflı taşınmazının tamamı ile davaya konu tarlanın ½ payını davalıya ölünceye kadar bakım akdiyle devretmiş olup, taraflarca murisin başka mal varlığı bulunduğunun belirtilmemiş olması karşısında, davaya konu edilen parsellerle birlikte dava dışı taşınmazların murisin tüm mal varlığını oluşturduğu görüldüğünden ölünceye kadar bakma akti iki taraflı ivazlı bir akit olduğundan bakım borcunun temini için bununla orantılı ve makul düzeyde bir temlik yapılmış olmasının gerekeceği; ne var ki, davalıya ölünceye kadar bakım akdiyle devredilen taşınmazların murisin tüm mal varlığına oranının makul bir seviyede kaldığını söyleyebilme olanağının olmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteği-
Miras bırakan ile davacıların babalarının küs oldukları, miras bırakan ile görüşmedikleri, davalının ise murisle altlı üstlü oturduğu, davalının ödendiğini iddia ettiği Bağkur prim borçlarının tek kalemde değil, vadelerle ödendiği, öte yandan yine murisin eşinin hastane masraflarının Bağkur tarafından karşılandığı, miras bırakanın çekişme konusu taşınmazlarını satmasını gerektirecek nedeninin bulunmadığı, özellikle çekişme konusu taşınmazların hepsinin mirasçı olan davalıya satılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, dolayısıyla miras bırakanın çekişmeli taşınmazları davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu-
Mirasbırakanın eşinin 1976 yılında öldüğü, o tarihten sonra ölünceye kadar mirasbırakana davalıların baktığı, murisin son iki yılını sağlık problemleri yaşayarak geçirdiği ve bu süre zarfında da her ihtiyacı ve tedavisi ile davalıların ilgilendikleri, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığının kabulü gerekeceği-
