Feshi veya iptali dava edilmediği sürece davada dayanılan sözleşmenin ayakta olduğu, biçimine uygun sözleşmede kararlaştırılan bedel borcunun dava açılmadan önce tamamen veya kısmen yerine getirmeyen vaat alacaklısının da açtığı davanın dinleneceği bu gibi durumlarda mahkemenin birlikte ifa kurallarını gözeterek bir hüküm kurulması gerektiğinin kabul edildiği, mahkemece yapılması gereken işin; davacıya kalan borcunu davalıya ödenmek üzere depo etmesi için uygun bir süre vermek, verilecek bu süre içersinde kalan borç depo edilirse davayı hüküm altına almak, aksi durumda şimdiki gibi istemi reddetmek olmasının gerektiği-
Tapulu taşınmazların satışında tarafların kabul beyanlarının bu işlemin resmi şekilde yapılmamış olmasının önüne geçeceği ve hisselerin bu tapu dışı satışa göre tescilinin gerekeceği-
Tek taraflı olarak düzenlenmiş bir taahhütnameye dayalı olarak irtifak hakkı tesisi istenemeyeceği-
Tapulu taşınmazların harici veya fiili taksimi ile paylarının mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamayacağı; ancak, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşmayla belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre de paydaşlar bu durumu benimsemişlerse; kayıtta paylı, eylemli olarak bağımsız bu oluşumun resmi taksim yapılana veya ortaklığın giderilmesine kadar "ahde vefa" kuralı doğrultusunda korunması gerekeceği-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının üzerinde durulmalı, fiili kullanma biçimine göre elatmanın varlığı anlaşıldığında elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerektiği-
TMK.’ nun 706. BK.’ nun 213. ve 2644 sayılı Tapu Yasasının 26. maddesi uyarınca tapulu taşınmazların harici satışı geçersiz ise de, taşınmazın tümü bakımından fiili kullanma biçimi oluştuğuna göre, davacının kullanımına bırakılan yer dışındaki bölüm için dava açtığı gözetildiğinde, başka paydaşların kullanımına terk edilen yer bakımından davacının kullanıma yönelik bir ilişkisi kalmadığından, davacının bir yandan fiili kullanma biçimine göre kendisine bırakılan bölümü kullanırken bir yandan başka paydaşa özgülenen bölüm bakımından dava açmasının ve elatmanın önlenmesini istemesinin iyi niyet kuralıyla bağdaşmadığı-
Satışı vaad edenin, taşınmazın maliki olmaması satış vaadinin geçerliliğini ve içeriğini etkilemeyeceği- Resmi şekle uygun olarak geçerli bir biçimde kurulan sözleşmede yer alan davalının taşınmazın mülkiyeti devir ediminin ifasının, üçüncü kişinin aynı taşınmazla ilgili açtığı davada verilen “üçüncü kişi lehine” iptal kararı nedeniyle, ilerde de imkansızlaşması nedeniyle, davalının taşınmazın mülkiyetini devir vaadine ilişkin “aynen ifa” nın yerini “tazminat borcunun” alacağı-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı, esasen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulünün gerekeceği-
Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek, sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen paranın taşınmazın iadesinin talep edildiği dava tarihi itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile uyarlama sonucu ulaşacağı alım gücü, yukarıda belirtilen ilke ve esaslar dikkate alınarak ve bu konuda uzman bilirkişi veya konusunda uzman mali müşavir veya muhasebeci, bankacı ve hukukçudan oluşan üç kişilik bilirkişi kurulundan, gerekçeli denetime elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenen paranın reel değerinin alıkoymada (hapis hakkında) hükme esas alınmasının gerekeceği-