Ölünceye kadar bakma akdinin muvazaalı olarak, mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı, bakım borcunun yerine getirilmediğinin belirlenebilmesi için; sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın bütün mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada, murisin iradesinin önem taşıyacağı, dolayısıyla murisin taşınmazları temlikinde gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmaması, yalnızca kendisi ile ilgilenen, bakımını yapan gelinine bakılmasından duyduğu minnet sonucu devri yapması halinde, akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasında fark olsa da, bu hususun tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı-
Dava ve karar tarihi itibariyle dava konusu taşınmazda davacı da elbirliği halinde malik olduğundan satış vaadi sözleşmesinin ifa kabiliyeti mevcut olduğu, karardan sonra davalının taşınmazda tam malik olduğu durumda; davalı tarafından davacıların murisine satışı vaat edilen payın hesaplanarak tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesi gerektiği-
Tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmazın haricen satışı Türk Medeni Kanunu'nun 706, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddesi hükümleri karşısında geçersiz olup, böyle bir satışın, haricen satın ve devralan kişiye tapu kaydının iptali ve adına tescili yönünde bir hak bahşetmeyeceği; 6100 sayılı HMK'nun 200 md. uyarınca ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçen işlemler için öncelikle yazılı delil ispatının gerekeceği; açık muvafakat halinde tanıkla ispat imkanı sağlanması gerekeceği-
Dava konusu olayda, adı geçen şahısların birbirini temsil yetkisinin bulunmadığı ve yapılan ek sözleşmelerin kanunda belirtilen şekle uygun (resmi şekilde) yapılmadığı anlaşıldığından, bu sözleşmelere dayalı olarak başlatılan icra takibinin yerinde olmayacağı-
Kayıt malikinin terekesi yöntemine uygun olarak paylı mülkiyete dönüştürülmediği sürece elbirliği mülkiyetine tabi olacağından kök murisin mirasçılarından olan davalının murisinin taraf olduğu satış vaadi sözleşmesinin bu aşamada ifa olanağı olmayıp, bu itibarla mahkemece davacının tescil talebinin reddi ile ikinci kademedeki tazminat isteği değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Sözleşmelerde, başlangıçta iştirak halinde bulunan taşınmazda zeminde özel parselasyon halinde yer gösterilerek satış vaadinde bulunulmuş ise de satış vaadine konu taşınmaz miktarları da açıkça belirtildiğinden; davacının dayandığı satış vaadi sözleşmelerinin geçerli olduğu ve iştirak çözülmekle de ifa olanağının bulunduğu anlaşıldığından; davacı adına tescili gereken payların hesabında satış vaadi sözleşmelerinde bulunan davalıların murislerinin eşit oranda (1/2) pay sattıkları kabul edilerek ve bu murislerden birinin mirasçıları hakkındaki davadan davacı tarafın feragati de gözetilerek satış vaadi sözleşmelerine konu edilen taşınmaz kısmının 1/2’si olan miktarı karşılığı paylar yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle davalı muris mirasçıları payından iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiği-
Tapulu taşınmazın haricen satın alınmasına dayalı tapu iptali ve tescil ve mümkün olmaması halinde alacak isteğine ilişkin davada, sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren sözleşmede yer alan bedelin TEFE– TÜFE endekslerindeki artışlar ile, altın, döviz fiyat ve kurlarındaki artışlar, işçi ve memur aylıklarındaki artışlar gözetilerek denkleştirici adalet kuralları uyarınca, dava tarihine kadar uyarlaması yapılarak dava tarihinde harici satış senedindeki miktarın ulaştığı değerin belirlenmesi gerekeceği-
Davalı arsa sahibinin, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan haklarını davacı tarafa temlik etmek amacıyla düzenlediği temliknamenin hukuken geçerli olması halinde, davacı şirketin 33 daire yönünden arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan haklarını kullanabileceği ve dava konusu taleplerin, davalılardan yüklenici kooperatife de yöneltebileceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi'nin zorunlu şekil koşuluna uygun olarak yapılması gerektiği, ancak zorunlu şekil koşuluna uygun yapılmamış olsa dahi; tarafların sözleşme ile yüklenilen edimlerini karşılıklı olarak ifa etmeleri durumunda ya da inşaatın en az kullanılabilir derecede tamamlamış veya çok büyük bir bölümünün yapılmış olması ile arsa sahibinin inşaatın yapımı süresince karşı koymamış ve inşaatın yapılmasına rıza göstermiş olması halinde, veyahut arsa ya da arsa payının, yüklenici adına veya onun bildirdiği kimse adına kayden geçirilmiş olması durumlarında Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi hükmünde düzenlenen “dürüstlük kuralı” gereğince, sözleşmenin tarafları bağlayıcı olacağı-