Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin açılan davada, temlik tarihi itibariyle murisin mal satmayı gerektirecek herhangi bir ihtiyacının olmadığı, yine davalıların murisinin de alım gücünün bulunmadığı, murisin kendisinden 22 yaş küçük ve zamanında yanında işçi olarak çalışan ikinci eşini koruma içgüdüsü ile hareket ettiği, nitekim murisin çekişmeli parsel ile dava dışı parsellerin tamamını ve bir parselin de ½ payını üzerinde intifa haklarını saklı tutmak kaydıyla devrettiği, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı sonucuna varıldığından,  parselin davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiği- 
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine-
3. HD. 23.03.2016 T. E: 2015/16888, K: 4448-
Tapulu taşınmazların satışının resmi biçim koşuluna bağlı olduğu ve satış işleminin malik davacı tarafından kanıtlanması gerektiği-
Taşınmazın kabul kararına konu bölümlerinin ilgili imar planına göre ifrazının mümkün olup olmadığının sorularak tespiti ile ifrazın mümkün olmaması durumunda, 3402 s. Kanun 15/2 uyarınca, davacıların kullanımındaki bölümlerin yüzölçümünün taşınmazın tamamının yüzölçümüne oranlanması suretiyle davacıların payının belirlenmesi ve bu şekilde paylı mülkiyet hükümleri çerçevesinde iptal ve tescile karar verilmesi gerektiği-
Mirasbırakanın dava konusu taşınmazı temlikinde gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, taşınmazda mirasbırakanın annesinin mezarının yer aldığı, mirasbırakanın taşınmazı satın alması için önce davacıya teklif götürdüğü, kabul görmemesi üzerine davalının satın aldığı, mirasbırakanın davacıdan mal kaçırmasını gerektirecek bir nedenin bulunmadığının açık olduğu, diğer taraftan akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasındaki farkın tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı-
Adi yazılı gayrimenkul satış sözleşmesi gereğince ödenen kaporanın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istirdatı istemi-
Taşınmazda irsen paydaş olan tüm maliklerin yukarıda değinildiği anlamda aralarında harici bir taksim olgusunun bulunduğu kanıtlanamadığı gibi, tüm paydaşları bağlayıcı biçimde fiili bir kullanım tarzının gerçekleştiğini söyleyebilme olanağı olmadığından davacının, taşınmazda kullandığı yer bulunduğuna ve çaplı taşınmazda belirli bir yeri kullanan paydaşın diğer paydaş aleyhine elatmanın önlenmesi davası açamayacağı, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın giderilmesi davası açarak çözümleyebileceği-
Çekişme konusu taşınmazda davalı pay edinerek paydaş duruma geldiğinde, paylı mülkiyet hükümleri dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiği-
Muvazaa iddiasına dayalı davaların hiçbirinin hak düşürücü süreye ya da zamanaşımına (3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinin uygulanması gereken haller hariç) tabi olmayıp, her zaman açılabilecek davalardan olduğu; zira, süre ya da zaman geçmekle muvazaalı işlemin geçerli hale gelebilmesine yasal olanağın olmadığı- Mirasbırakanın davalılara 14.06.1967 tarihinde bağış suretiyle pay temliki işleminde, 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri olmadığı; miras bırakanın ölüm tarihi olan 21.08.1967 tarihinde yürürlükte bulunan 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin tenkisle ilgili hükümlerinin davada dikkate alınacağı- 743 sayılı yasanın 513. maddesi uyarınca “Tenkis davasının mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten itibaren bir sene içinde açılabileceği, diğer tasarruflarda mirasın açılma tarihinden itibaren beş yıl geçmesiyle düşeceği " hükme bağlandığından davalıların süresinde zamanaşımı definde bulunmadıkları; mahkemece, mirasbırakanın ölüm tarihi gözetilmek suretiyle açılan tenkis davasında, zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karara verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-