3. HD. 22.02.2016 T. E: 1398, K: 2304-
Tapu iptal tescil isteğine-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği-mirasbırakanın taşınmazdaki payını kendisi gibi paydaş olan kardeşine satış suretiyle temlik ettiği, satışın gerçek olduğuna yönelik davalı savunmasının dinlenen davalı tanıklarının beyanları ile de doğrulandığı, hatta bir kısım davacı tanıkları dahi savunma doğrultusunda satışın gerçek olduğunu ifade ettikleri gözetildiğinde, çekişme konusu taşınmazdaki pay temlikinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı sonucuna varılması gerektiği-
Tapu iptali ve tescil, birleştirilen bedel isteğine-
Davacının harici satış nedeniyle davalı yana bedel ödediğinin kanıtlanması halinde, harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekeceği, senette yer alan bedelin, uyarlama ve denkleştirici adalet kuralları ile Tefe-Tüfe endeksleri, altın-döviz kurlarındaki artışlara, memur ve işçi ücretlerindeki artışlar gözetilerek dava tarihine kadar ulaştığı değerin saptanması, bu konuda uzman bilirkişilerden bir hukukçu, bir serbest muhasebeci yada mali müşavir ve bir bankacıdan rapor alınması gerektiği-
Tapulu taşınmaza ilişkin adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi talebine ilişkin davada, mahkemece; davacının alacak talebinin, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine dayandığı, alacağın TBK'nın 146. (BK'nın 125) maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu, takip tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gözönünde bulundurularak; davalının zamanaşımı def'i reddedilip, işin esasına girilmesi gerektiği-
Mirasbırakanın ölünceye kadar davalı oğlu ve gelini ile birlikte yaşadığı, temliklerden sonrada taşınmazları davalı oğlunun kullandığı (temlik yapılanların taşınmazları hiç kullanmadıkları), mirasbırakanın gelini olan davalı ile ara maliklerden birinin kardeş, birinin ise akraba oldukları, taşınmazların gerçek değeri ile satış değerleri arasında aşırı fark bulunduğu, diğer ara maliklerin emanetçi olduğu anlaşıldığından mirasbırakanın gerçek iradesinin kız çocuğunda mal kaçırmak olduğu sonucuna varılması gerektiği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği-Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK 706, TBK 237. ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulması gerektiği; varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği-