Tapu kayıt malikleri arasında yer alamayan davacının açtığı davaya konu taşınmaza ilişkin, derdest ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından, davacının muhdesatın tespitine ilişkin davasının hukuki yarar yokluğu sebebi ile reddi gerektiği-
Murisin sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yaptığı durumda mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı- Miras bırakan mirasçıları olan davacı oğluna ve davalı kızına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar üzerinden mal kaçırma kastının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, tarafların babalarının terekesinin de bu değerlendirilmeye dahil edilmesinin isabetsiz olduğu-
Tapuda kayıtlı taşınmazların satışının, TMK'nun 706, BK'nun 213 (6098 sayılı TBK'nun 237.), 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26 ve Noterlik Kanunu'nun 60 ve 89. maddeleri gereğince, resmi şekilde yapılması gerekeceği, TMK 676 ncı ve 677 nci maddelerine göre; elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlarda elbirliği maliklerinin yazılı olması koşulu ile miras taksim sözleşmesi veya pay devri sözleşmesi yapmalarının mümkün olduğu, bu maddeye göre sözleşmenin yazılı yapılmasının geçerlilik şartı olduğu-
Mirasçılar adına paylı mülkiyet şeklinde tapuya kayıtlı olan taşınmazlar tereke malı olmaktan çıktığından payın temlikinin resmi şekilde yapılmasının gerekli olduğu-
Dosyada yer alan tapu kaydı ve dayanak akit tablosundan, davacının maliki bulunduğu 19 nolu daireyi sözleşmeden bir gün önce tapuda gerçekleştirilen satış işlemi ile davalıya devrettiği sabit olduğundan, mahkemece; davacıya ait dairenin (bedelinin), iş bu davaya konu villanın satışı nedeniyle davalı tarafça kapora olarak kabul edildiği, dolayısıyla davanın kapora olarak kabul edilen bu bedel yönünden ispatlanmış olduğunun gözetilmesi gerekeceği-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı ve semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 günlü 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabileceği- Toplanan deliller ve yapılan araştırmalar sonucunda mirasbırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçıdan mal kaçırma olmadığı, kendisine özenle bakan oğluna minnet duyguları ile çekişmeli taşınmazı temlik ettiği sonucuna varıldığında, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Hükme yeterli bir soruşturma yapılması, özellikle miras bırakanın tüm mal varlığının değerinin tespiti ile mal varlığı içerisinde çekişmeye konu taşınmazın konumunun saptanması, murisin taşınmaz satmaya ihtiyacı olup olmadığı ile davalının alım gücünün olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde araştırılarak belirlenmesi satışa ilişkin semenin ne şekilde ödendiğinin tespiti tüm deliller birlikte değerlendirilerek murisin iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amacı taşıyıp taşımadığının tereddüde mahal bırakmayacak şekilde tespit edilerek ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek noksan soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesinin hatalı olduğu-
Uyuşmazlıkta murisin maliki olduğu tek taşınmazını ( ½ payı ) satış suretiyle kızı olan davalıya satış yolu ile temlik ettiği, davalı tarafından çekişmeli taşınmazın satış bedelinin murise verildiğinin ispatlanamadığı, her ne kadar davalı vekili yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın temlikinden önce 13.000.000.000 ETL satış bedelinin murise verildiğini ve bu nedenle murisin 10/02/2013 tarihli senedi davalıya verdiğini iddia etmiş ise de; davalı tarafından sunulan delil dilekçesinde anılan senede dayanılmadığı gibi davacı tarafça yeni sürülen delilin de kabul edilmediği, ayrıca davalı tanıklarından alınan beyanlarında, davalının satış bedelinin 3.150,00 TL’sinin babalarına ödediğini beyan ettikleri, satış bedelinin ödenmesi hususunda davalı vekili ile davalı tanık beyanları arasında da çelişki olduğu, davacı tanıklarının alınan beyanlarında ise; davacıya bakıcının baktığını, üç ayda bir yaşlılık aylığı aldığını beyan ettikleri, murisin temlik tarihindeki yaşı ve geçim durumu nazara alındığında mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacının bulunmadığı, ayrıca çekişmeli taşınmazın satış bedeli ile keşfen belirlenen sözleşme tarihindeki gerçek değeri arasında da fark bulunduğu dosya kapsamından anlaşıldığından miras bırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varıldığı ve bu durumda davacı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşmenin, resmi şekilde yapılmadığı için TMK'nun 706, TBK'nun 237. (BK.'nun 213), Tapu Kanununun 26. ve Noterlik Kanununun 60. maddeleri uyarınca hukuken geçersiz olduğu, geçersiz sözleşmelerin taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmayacağı, tarafların verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebileceği- Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için, bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olması gerekeceği, sebepsiz zenginleşmenin; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebileceği, sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşenin, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altında olduğu, iade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekeceği- Taraflarında kabulünde olduğu üzere taraflar arasında satım sözleşmesine konu taşınmazın halen davacı tarafın zilyetliğinde bulunduğu, bu durumda 10/07/1940 günlü ve 2/7 sayılı İBK uyarınca; BK 81 (TBK 97) maddesinin uygulama yeri bulacağı, 10/07/1940 gün ve 2/7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararına göre, geçersiz taşınmaz satışında verilen satış bedeline alıcı faiz, taşınmazın kullanılmasından dolayı da satıcının ecrimisil veya kira bedeli isteyemeyeceği-