Taşınmazların satışına ilişkin resmi şekilde sözleşme yapılmadıkça TMK. 706.ve TBK'nun 237., Tapu Kanununun 26.ve Noterlik Kanunu'nun 60.maddeleri gereğince harici satış sözleşmesinin hukuken geçersiz olduğu, geçersiz sözleşmelerde herkes aldığını iade etmekle yükümlü ise de, konut kredisi kullanımı nedeniyle davacının dava dışı bankaya ödemek zorunda kaldığı 214,58 TL faiz yönünden talepte bulunulamayacağı, geçersiz olan sözleşmeye böyle bir hüküm konulsa dahi, bu hükmün tarafları ve mahkemeyi bağlamayacağı, o halde, mahkemece, harici satış sözleşmesine konu taşınmaz için davacı tarafından davalıya ödenen 67.500,00 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi ile yetinilmesi, davacının dava dışı bankadan kullandığı kredi nedeniyle ödediği faiz/masraf yönünden ise istemin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tapulu taşınmazların, TMK 706, BK 237 ve TK 26. maddeleri uyarınca tapu memuru önünde yapılacak resmi işlem ile devredileceği, bu şekil taşınmazların devrinin geçerlilik şartı olup tapu dışı satışlara taşınmazın mülkiyetinin devri yönünde hukuki değer vermeyeceği-
Mahkemece, sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca denkleştirici adalet ilkelerine göre, alanında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmak suretiyle davacı tarafından davalıya ödenen taşınmaz satış bedelinin tespiti ile bu bedelin ifanın imkansız hale geldiği tarih olan davaya konu taşınmazın dava dışı İ. Y. adına tapuda hükmen tescil edildiği 24.10.2000 tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle belirlenmesi ve bu yöntemle belirlenecek miktara hükmedilmesi gerektiği-
Bilirkişi raporunda fiili kullanıcılar olarak zikredilen kişilerin taşınmazın tüm paydaşları olmadıkları; başka bir deyişle, taşınmazda payları olan bazı kişilerin bilirkişi raporunda fiili kullanıcı olarak görünmedikleri anlaşıldığından, dava konusu taşınmazlardan 10702 parsel sayılı taşınmazda harici taksim ya da fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve ondan sonra her iki dava bakımından değerlendirme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekeceği-
Paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi isteğine ilişkin davada, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaşın, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebileceği, hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan birinin öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabileceği, ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağının olmadığı, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekeceği-
Tapulu taşınmazların mülkiyetinin naklinin 4721 sayılı TMK. mad. 706, 6098 sayılı TBK. mad. 237 ve 2644 sayılı Tapu Kanunu mad. 26 hükümleri uyarınca resmi şekle bağlı olduğu, harici satışların mülkiyetin nakli yönünden geçersiz bulunduğu ancak geçersiz sözleşmeye göre kayıt malikine bir bedel ödenmiş ise, ödeyen yararına hapis hakkı tanınması olanağı doğacağının 10.7.1940 tarih, 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı, taşınmazı haricen temlik eden kişinin aldığı satış bedelini karşı tarafa ödemedikçe haricen satın alan kişinin taşınmazı terk etmesini isteyemeyeceğinin vurgulandığı- İyiniyetli zilyedin geri vermeyi isteyen kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu ve yararlı giderleri tazmin etmesini isteyebileceği ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten kaçınabileceği- Davalı vekilinin davada yasal şartlar oluşmadığından bahisle davanın reddini talep etmesinin ve taşınmazın rayiç bedelinin ya da güncelleştirilmiş bedelinin kendilerine ödenmesi yönünde bir taleplerinin olmadığı, kabul anlamına gelmemekle birlikte güncelleştirme ile ilgili bilirkişi raporunun yetersiz olup değerin düşük hesaplandığını belirtmesinin hapis hakkından vazgeçtikleri anlamını taşımadığı, davanın tümden reddini talep ettiklerini vurgulamak amacıyla yapılmış bir beyan olduğunu kabul etmek gerekeceği-
Tapuya kayıtlı taşınmazın satışına ilişkin sözleşmenin resmi biçimde yapılmaması halinde geçersiz olacağı- Sözleşme geçersiz olduğundan kefaletin de geçerli olmadığı-
Mirasbırakan adına kayıtlı başkaca taşınmazlar olarak ada ve parsel numaraları belirtilen bağımsız bölümlerden bahsedilmiş ise de davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde bu bağımsız bölümlerin kat irtifaklarının yapıldığının ve tapuda göründüklerinin, fakat gerçekte fiilen zeminde böyle yerlerin olmadığının beyan edildiği anlaşıldığından fiilen zeminde numaraları belirtilen bağımsız bölümlerin var olup olmadıklarının araştırılması,muvazaa iddiasının bu delillerle birlikte değerlendirilmesi, daha sonra muvazaa iddiasının kanıtlanması halinde ise son kayıt maliki olan davalının TMK. mad. 1023 gereğince iyiniyetli olup olmadığının, gerekirse tanıklar tekrar dinlenerek saptanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Muris ile davacıların annesi arasında önceye dayalı husumet bulunduğu, bu hususun davacı tarafından delil olarak dayanılan mahkeme ilamı ile murisin, kızını tarihi belirtilen düzenleme şeklindeki vasiyetname ile mirastan ıskat etmesinden anlaşılabileceği, yine davacı tarafından delil olarak dayanılan numarası belirtilen mahkeme dosyasında dinlenilen muris eşinin, murisin, kızlarına kızmasından dolayı dava konusu bağımsız bölümleri bedelsiz olarak devrettiğini beyan ettiği, yine eldeki dosyada dinlenilen davacı tanığının murisin sağlığında gerçek bir alım satım olmadığını kendisine söylediğini beyan ettiği, murisin mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacının bulunduğuna dair dosyaya bir kanıt yansımadığı, bu hususlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun anlaşıldığı ve hal böyle olunca davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacıların bildirdiği tanıkların dinlendiği, gösterdikleri tüm delillerin toplandığı ve 4721 sayılı TMK mad. 6 uyarınca iddia edenin iddiasını ispatla yükümlü olduğu gözetildiğinde davacıların, yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ispat ettiğini söyleyebilme olanağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-