8. HD. 19.02.2018 T. E: 2015/14948, K: 2422-
8. HD. 12.02.2018 T. E: 2015/14095, K: 1945-
Haricen satışa dayalı tapu iptal ve tescil isteği-
Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil, yargılama giderine hükmolunmayacağı-
Çekişme konusu taşınmazın davalı adına tesciline ilişkin 19.01.2009 tarihli işlemin sahte ve yolsuz tescil niteliği taşıdığı, ikinci el konumundaki son kayıt malikleri ise, "davalının malik olduğuna inanarak taşınmazı satın aldıklarını" savunmuşsa da, bu kişiler adına yapılan tescilin, kayıt maliki gözüken davalının tasarruf yetkisinin bulunmadığını bilmemeleri dışında diğer geçerlilik unsurlarını taşıyıp taşımadığı hususunun yeterince araştırılmamış olduğu- Dava konusu olayda gerçekleştirilen sahtecilik eylemleri nedeniyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Müfettişliği tarafından başlatılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda taşınmazın davalı tarafından son kayıt maliklerine satışına ilişkin işlemde başvuru istem belgesinin bulunmadığı, yevmiye defterindeki kaydın taşınmazla ve satış işlemiyle hiçbir ilgisi bulunmayan Fen İşleri Müdürlüğünün şerh terkini işlemine ait olduğu, bu satış işleminin hukuki sebebini oluşturan ve taraflarca ve memur tarafından imzalanarak saklanması gereken resmî senedin mevcut olmadığı, bölge müdürlüğüne gönderilmesi gereken ikinci nüshasının da bulunmadığı tespit edildiği gibi yeni maliklere verilen tapu senetleri müdür yardımcısı tarafından onaylanmış gözükse de imzaların adı geçen kişiye ait olmadığı da savcılık soruşturması sırasında yaptırılan imza incelemesi ile belirlenmiş olduğu ve bu nedenle mahkemece çekişme konusu taşınmazın son kayıt malikleri adına satış suretiyle tesciline ilişkin dayanak resmî akit ve diğer belgelerin bulunup bulunmadığının ilgili mercilerden sorularak ve olayla ilgilİ ceza dosyası da getirtilip incelenmesi gererktiği- İptali istenen sicil kaydının tesisine esas alınan resmî akit ve diğer dayanak belgelerin esasen yok hükmünde veya sahte olan bir işlemle gerçekleştirildiğinin kesin bir şekilde anlaşılması hâlinde, alıcıların iyi niyet sahibi olması dahi aslında yok hükmünde veya batıl olan işleme geçerlilik sağlamayacağından, tapu kaydının iptali gerektiği- Buradaki iktisabın hükümsüzlüğü alıcının tapudaki tescile dayanıp dayanmaması ile ilgili olmadığı ve doğrudan doğruya tescilin yolsuzluğundan ileri geldiği- Kademeli olarak açılan davada öncelikli istem olan mülkiyete ilişkin talebin kabulünde, sadece davacının değil davalı Hazinenin de hukuki yararının bulunduğu, bu nedenle mülkiyete ilişkin karar yönünden davalı Hazine tarafından karar düzeltme yoluna gidilmişken, aynî hak bakımından davalılar yararına doğmuş bir usulü kazanılmış hakkın varlığından söz edilemeyeceği, böyle olunca direnme kararını temyizde davacı tarafın da hukuki yaranının bulunduğu-
Bilindiği üzere, harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda tarafların verdiklerini geri alabilecekleri, 10.07.1940 tarih 1939/2 esas ve 1940/77 karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına göre “Haricen yapılan (tapu memuru huzurunda yapılmayan) taşınmaz mal satışından dönüldüğünde, satış bedelini geri vermeyen tarafın, parası geri verilinceye kadar yararlandığı ürünleri ödemek ve ecrimisil vermekle yükümlü olmadığı”, şu halde Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına göre geçersiz sözleşmelerde, akdin geçersizliği sebebiyle her iki tarafın verdiğini geri alabileceği-
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olmayıp, tapuda kayıtlı taşınmazların harici satışının da TMK'nun 706, 6098 sayılı TBK'nun 237, 818 sayılı BK'nun 213, 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26 ve Noterlik Kanunu'nun 60 ve 89. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı ve satın alana herhangi bir hak bahşetmeyeceği, TMK'nun 706. maddesinde öngörülen resmi şeklin bir ispat şartı olmayıp bir geçerlilik şekil şartı olduğu, bu hususun 6098 sayılı TBK'nun 237.maddesinde "Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için resmi şekilde düzenlenmesi şarttır.” şeklinde açıklandığı, bu sebeple resmi memur önünde yapılmayan harici satış senetlerine değer verilemeyeceği ve buna dayalı olarak iptal ve tescil isteğinde bulunulamayacağı-
Geçersiz taşınmaz satışı sebebiyle taraflar aldıklarını iade ederken, satıcıya ödenmiş olan paranın iade tarihi itibariyle güncellemesi yapılacak iade kararı verilmesi gerekeceği, satışa konu taşınmazın zilyetliği alıcıya devredilmiş ise, zilyetlik devam ederken zamanaşımının işlemeyeceği-
Her ne kadar mülkiyetin intikali bakımından resmi şekil şartı gerçekleşmemiş ise de, uyuşmazlık konusu dairenin yüklenici tarafından davacıya satıldığı ve fiilen teslim edildiği ve söz konusu dairenin davacının zilyetliğinde olduğu dikkate alınarak satışın gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Zamanaşımının alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden “dava edilebilme” niteliğinden yoksun kalınmasını ifade ettiği- Alacağın salt zamanaşımına uğramış olmasının, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmadığı, bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerektiği- Eser sözleşmesinin yüklenicinin bir eser meydana getirmesi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olarak nitelendirildiği- Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olmasının resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlı olduğu, bu nedenle taşınmazların harici, başka bir deyişle resmî şekle uyulmaksızın satışının geçersiz olup bu şekilde yapılmayan sözleşmelerin mülkiyetin nakli sonucunu doğurmadığı- Geçersiz sözleşmelerde taraflar sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde verdiklerini iade ile yükümlü iseler de, harici taşınmaz satış sözleşmelerinde satıcının kararlaştırılan şekilde tapuda ferağ vermeye yanaşmayıp ifayı da imkânsız hale sokacak şekilde taşınmazı üçüncü kişiye devretmesi halinde alıcının ferağ ümidinin son bulduğu tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde sözleşme bedelinin iadesini isteyebileceği-
