Tarafların sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartların önemli surette değişmesi halinde, artık o akitle bağlı tutulamayacakları, değişen koşullar karşısında taraflardan biri, TMK'nun 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini isteyebilecekse de, somut olay bakımından, uyarlama şartları taraflar açısından gerçekleşmediğinden mahkemece davacının kira sözleşmesinin uyarlanması davasının reddine karar verileceği-
Toplantıya katılan bir üyenin çağrı usulsüzlüğüne dayanmasının TMK'nın 2. maddesindeki iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun ve salt bu çağrı usulsüzlüğüne dayanan böyle bir davacının süresinde açması gereken iptal davasının toplantı ve karar nisabı bulunmak kaydıyla reddi gerektiği- Kooperatif genel kurul toplantısına çağrılması gereken ortakların çağrılmamasının toplantı ve karar nisabını etkilemediği, üyenin toplantıya gelmediği ve çağrılmadığı ya da çağrılmasında usulsüzlük bulunduğu sonucuna varılması halinde, bu haller yokluğu değil, iptali gerektiren hallerden olduğu- Kooperatif genel kurul kararları ile site kat malikleri kurulu kararının iptali istemine ilişkin davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Üçüncü kişinin, alacaklının açtığı icra takibinin danışıklı olduğunu ve amacın dava konusu makinelerin elinden alınmasının amaçlandığını iddia ettiği görüldüğünden, icra mahkemesince borç kaynağı bono alacağının gerçek olup olmadığını tacir olan borçlunun ticari defterleri üzerinde yapılacak inceleme ile araştırılması gerektiği-
Mahkemece, kira sözleşmesinde %5 artış koşulu öngörülmesine rağmen, davacı tarafından yenilenen kira döneminde artışsız miktar üzerinden fatura düzenlenip davalıya tebliğ edildiği, davalının da kira ödemesini bu miktar üzerinden yaptığı, bu durumun takipten sonraki dönem için de devam ettiği, böylece taraflar arasında artış şartının uygulanmaması yolunda örtülü bir anlaşma bulunduğu, davacının sonradan artış talebinde bulunmasının MK. 2’de yer alan dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesi ile davacının artış koşulundan kaynaklanan fark kira isteminin reddine karar verilmişse de,söz konusu faturalar taraflar arasındaki temel ilişkiyi oluşturan taşınmaz kiralama sözleşmelerine dayalı olarak keşide edilmiş olup, itiraz edilmemiş olsa da fatura, akdin ifası ile ilgili bir belge olduğu için akdin şartlarını değiştiremeyeceğinden, ihtilafın çözümünde esas alınacak olanın yazılı akit olduğu ve faturanın bu durumda sadece akdin ifası ile ilgili hususların ispatında delil kuvvetine sahip olduğu, akdin esaslı şartlarını ihtiva eden kısma ilişkin olarak sözleşmede değişikliğe gidildiği şeklinde yorumlanamayacağından, sözleşmede kararlaştırılan artış şartı geçerli olup, artış şartı uygulanmak suretiyle yeni dönem kirasının belirlenerek hüküm altına alınması gerektiği- Elektrik, su ve aidat bedellerinin davacı tarafından ödenmesinden sonra bunlara ilişkin olarak rücuen alacak davası açma hakkı bulunduğu ve davalının sıfatına göre sözleşmedeki muacceliyet koşulunun dava tarihi itibariyle geçerli olduğu-Kira sözleşmesinde %10’luk tutar olarak belirlenen ve "alacağın tahsilinde harcanan çabanın karşılığı" olarak ödenmesi kararlaştırılan tutarın niteliği itibariyle "cezai şart" olarak kabulü edilemeyeceği-
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden BK'nun 125. (TBK'nun 146.) maddesi hükmü gereğince on yıllık zaman aşımı süresi uygulanacağı ve bu sürenin sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlayacağı, ancak satışı vaat edilen taşınmazın, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması TMK'nun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmeyeceği-
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı gibi, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi de birlikte gözetilmek suretiyle, 5510 sayılı Kanun'un 56. maddesi açısından 01.10.2008 tarihinden önce hakkın kazanıldığı durumlarda, anılan yasal düzenleme öncesinde, ilgililer her ne amaçla boşanmış olursa olsun, fiili birlikteliklerini 5510 sayılı Kanun'la getirilen yeni düzenleme sonrasında da sürdürdüklerinin veya sözkonusu düzenlemeden itibaren anılan tür ve nitelikte bir beraberliğe başladıklarının kanıtlanması durumunda, anılan 2. madde kapsamında hakkın kötüye kullanımının varlığı kabul edilerek ilgililere gelir veya aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelir veya aylığın kesilmesi gerekeceği, bu tür uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevli olduğu-
Çalışmakta olduğu iş yerinde yıpranmış olan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ilişkin yükümlülüklerin tamamlayan işçinin, kendisi için çalışma şartlarının daha olumlu olduğunu düşündüğü bir iş yerinde çalışma amacı ile bu hakkını kullanması halinde TMK 2 gereğince dürüstlük kuralına aykırı davrandığının kabul edilemeyeceği; kanun ile tanınmış emeklilik sebebi ile fesih hakkının kullanması ile birlikte kıdem tazminatına hak kazanılacağının kabulünün gerekeceği-
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette değişmişse artık tarafların o akitle bağlı tutulamayacakları, değişen koşullar karşısında TMK’nun 2. maddesi uyarınca sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkanı doğacağı-
Kooperatif Kanunu ve anasözleşme hükümleri ile getirilen düzenleme gereğince, ölen kooperatif ortağının mirasçılarının ortaklığa devam edip etmeyecekleri konusunda uyarılmaları gerektiği, mirasçıların kendiliğinden harekete geçmedikleri gerekçesiyle, ortaklık sıfatının düştüğünün kabulünün hem ortaklık anasözleşmesine hem de TMK'nun 2. maddesine aykırı olduğu-
Vekaletin hile ile alındığı iddiasının, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerdiği, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği-