Dava, "vekalet görevinin kötüye kullanılması" hukuksal nedenine dayalı "tapu iptali ve tescil" isteğine ilişkin olup, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı-
Hisse devir vaadine dair ön sözleşme taraflarca benimsenip usulüne uygun hisse devri yapıldıktan sonra bu sözleşmenin geçersiz olduğunun ileri sürülmesinin TMKnun 2. maddesine aykırılık teşkil edeceği- Davalı tarafın sözleşmenin geçersizliğini ileri sürebilmesi için, sözleşme üzerinde değişiklik yapıldığını ifade etmesi ve sözleşmenin boş yerlerinin davacı tarafından rızaları dışında doldurulduğunu itiraz olarak öne sürmesi gerekeceği-
Ölüm aylığının kesilmesine dair kurum işleminin iptaline ilişkin açılan davalarda ilgili mevzuat gereğince yöntemince ayrıntılı araştırma yapılarak ve taraf delilleri toplanarak boşanan eşler 4857 s. K. hükümleri kapsamında iseler, adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin "eylemli olarak birlikte yaşama" olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerektiği- 1.10.2008 (5510 s. K. yürürlüğü) tarihinden önce hakkın kazanıldığı durumlarda, eşlerin boşanma iradeleri gerçek/samimi olsun veya olmasın, eylemli birlikteliklerini 5510 s. Kanunla getirilen yeni düzenleme sonrasında da sürdürdükleri, başka bir anlatımla eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun saptandığı durumlarda, MK. 2 gereğince hakkın kötüye kullanımının sebebiyle ilgililere gelir/aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelirin/aylığın da kesilmesi gerekeceği-
Harcırahsız tayin talebinde bulunup, tayin işlemi yapıldıktan sonra harcırah talebinde bulunulmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı-
TBK. 138'de düzenlenmiş olan uyarlama davasının "işlem temelinin çökmesi"ne ilişkin ve ifa güçlüğüne dayanmakta olduğu ve temelinin de TMK. 2'de öngörülen dürüstlük kuralları olduğu- Mahkemece keşif yapılarak bilirkişi heyetinden alınan rapor doğrultusunda aylık kira bedelinin tespitine karar verilmiş ise de, davacı kiracının asıl davadaki talebi kira bedelinin uyarlanması talebi olup mahkemece kanundaki ilkler ışığında uyarlama koşullarının varlığı hususunda araştırma yapılıp sonucuna göre karar vermek gerekeceği-
Tüketicinin taraf olduğu konut kredilerinde, bankaların yasal olarak en fazla %2'ye kadar talep edebileceği erken ödeme komisyonunun, MK'nın 2. maddesi uyarınca ticari kredilerde de uygulanması gerekeceği-
Poliçeye dair bir kısım primlerin davacı tarafa ödenmesiyle sigorta ilişkisinin kurulmuş olduğu, aksine bir savunmanın TMK'nın 2.maddesine aykırılık teşkil edeceği-
Davalı ve davacının taşınmazda paydaş olarak kullandıkları bir bölüm olduğundan, fiili bir kullanım biçiminin oluşup oluşmadığının taksim sözleşmesi de gözetilerek saptanması, fiili kullanma biçimi oluşmuş ise çekişmeli bölümün kimin kullanımına bırakıldığının belirlenmesi gerekeceği-
İİK.mad. 191/1 uyarınca iflasın açılması ile borçlunun malvarlığı üzerinde tasarruf yetkisini kaybettiği ve dolayısıyla malvarlığına dahil değerler üzerindeki hukuki işlemlerinin iflas alacaklılarına karşı geçersiz olduğu- Davacının İİK. mad. 254 kapsamında verilen iflas kapatma kararının ilan edildiği, BK.nun 66. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin bu tarih itibarıyla başlaması gerektiği, zamanaşımı süresi dolmadan davanın açılmış olduğu,davacı yanca iflas tasfiyesinin devamı sırasında alacaklı ile yapmış olduğu protokol kapsamında alacaklıya ve vekiline yaptığı ödemelerin İİK. mad. 191 gereği iflas alacaklılarına karşı hükümsüz bulunduğu, müflis borçlunun yasada öngörülen geçersizliğe dayanılarak iade talebinde bulunamayacağı, borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğundan ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağından davanın reddi gerektiği-