Davalı vekili, müvekkilinin muhasebe kayıtlarına göre davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, taraflar karı koca olup boşanma davasının derdest olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişki aile ilişkisi olduğundan yapılan alım satımların tamamının davacının tek taraflı yaptığı ticari işlemle oluşturulduğunu ileri sürerek davanın reddi ile %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesi isteği-
Takip alacaklısının kötüniyetli olduğu iddia ve ispat edilmediği gibi, senet metninde de tüketici sözleşmesi nedeniyle verildiğine ilişkin bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından ve borçlular tarafından takip dayanağı senetteki imzaya itiraz edilmediği gibi borcun ödendiği de ispat edilmemiş olduğundan, 6762 s. TTK. mad. 599 gereği borçluların “senedin tüketici senedi olarak verilmesi nedeni ile TKHK’nun 6/A maddesi gereğince nama yazılı düzenlenmesi gerektiği" iddiasının takip alacaklısına karşı ileri süremeyeceği, davacı lehtarın da bu durumu sonradan iyiniyetli hamile karşı ileri sürmesinin TMK. mad. 2'ye aykırı olduğu ve bu durumda mahkemece takibin iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse, tarafların artık o akitle bağlı tutulamayacakları ve değişen bu koşullar karşısında M.K. 2. maddesinden yararlanılarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi gerekeceği-
Boşanan eşler arasında ''eylemli olarak birlikte yaşama'' olgusunun saptandığı hallerde, hakkın kötüye kullanımının varlığı kabul edilerek ilgililere gelir veya aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelir veya aylık var ise kesilmesi gerekeceği-
Davacının markalarına tecavüz edildiği iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, davalı uyuşmazlık konusu ibareyi 1998 yılından itibaren markasal olarak kullandığını savunduğu ve bu hususta faturalara dayanmış olduğu-Kural olarak marka hakkı bir işareti ilk kez oluşturup kullanan kişiye ait olduğundan,bu husus, öğretide ve uygulamada gerçek hak sahipliği olarak tanımlanmış olup, 556 sayılı KHK’nin hükümlerinde de aynı ilke yer almıştır, önceye dayalı hak sahibi olan kişi, markanın tesciline itiraz etmemiş ve yapılan tescil aleyhine hükümsüzlük davası açmamış olsa bile, tescilli marka hakkı sahibi, bu işareti önceden beri marka veya sair bir tanıtma işareti olarak kullanan kişiyi, bu tanıtma işaretini önceki kapsamı ile kullanmaktan men edemeyeceği-
İhtar tebliği üzerine boşanma davası açılabilmesi için, dürüstlük kuralı gereği dava açılmasını haklı kılan başka sebeplerin ve olguların da bulunması gerekeceği-
Vekil ile sözleşme yapan kişinin, Türk Medeni Kanunu (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli ve vekil edeni bağlayacağı, vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalacağı, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamayacağı; üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olduğu-
Önceye dayalı hak sahibi olan kişi, markanın tesciline itiraz etmemiş ve yapılan tescil aleyhine hükümsüzlük davası açmamış olsa bile, tescilli marka hakkı sahibi, bu işareti önceden beri marka veya sair bir tanıtma işareti olarak kullanan kişiyi, bu tanıtma işaretini önceki kapsamı ile kullanmaktan men edemeyeceği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı-
Vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edileceği-