Haklı nedenle müdürlük görevinden azli istemine ilişkin davada mahkemece TTK’nın 630. maddesinde yazılı müdürlük görevinden azil için gerekli koşulların gerçekleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verildiği ancak, davalı aleyhine kesinleşmiş bir ceza mahkumiyeti hükmü bulunmasa da, davacı tarafın davasını ve delillerini ceza dosyasına dayandırmış bulunması karşısında, ceza dosyasında toplanan delillerin tartışılıp, mevcut delillerin işbu dava yönünden davalı müdürün azli için haklı sebep teşkil ettiğinin ispatına yeterli olup olmadığının değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının önceki paydaşlar zamanındaki kullanıma karşı çıkmadan önalım hakkını kullanmasının, TMK'nın 2.maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Tarafları aynı olan ve aynı alacaktan kaynaklanan ilamlar için itiraza konu takip dosyası üzerinden harcı yatırılarak alacağın tahsili mümkün iken makul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın takip başlatılmasının usul ekonomisine aykırılık teşkil edeceği, kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu- İtirazın kaldırılması yada itirazın iptali ilamında yer verilen vekalet ücreti, yargılama gideri ve tazminat alacakları için ayrı bir ilamlı takip başlatılamayacağı-
TMK.'nun 2. maddesindeki emredici düzenleme ile Kanun koyucunun, kişilere tanıdığı hakların belli sınırlar içinde kullanılmasının istendiği ve hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzenince hiçbir şekilde korunmayacağı; 466 s. Kanun kapsamında görülen tazminat davalarının karar tarihinden itibaren 10 yıldan fazla bir süre geçtiğinde, somut olayın, tarafların ve davanın özelliği de nazara alınmak suretiyle, süresi içinde açılmadığının kabulü gerekeceği-
Taraflar arasında başlangıçtan beri geçerli bir sözleşme bulunmadığına göre, iade anında hapis hakkı tutarının tayininde taşınmazın rayiç değerinin ödenmesinin düşünülemeyeceği- El atmanın önlenmesi davasında belirlenecek rayiç bedel ile zorunlu ve yararlı giderlerin ödetilmesini istemiş olmakla, “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince ödediği bedelin iadesini de denkleştirici adalet ilkesi uyarınca talep ettiği kabul edilerek, sözleşme tarihinde ödenen satış bedelinin yukarıdaki ölçütler gözetilerek dava tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücü belirlenerek; güncellenmiş bu bedel üzerinden hapis (alıkoyma) hakkı tanınarak el atmanın önlenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Mirasçılardan R. S.'in okur-yazar olmadığı halde, sözleşmeyi imzaladığı iddia edilmiş ise de; bu mirasçının böyle bir iddiası olmadığı gibi; olsa bile böyle bir iddianın TMK. 2. maddesi anlamında hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edeceği-
Somut olayda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verildiği ancak, dava dilekçesinde açıklanan maddi vakıalar, iddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında davalı gerçek kişinin şahsına ilişkin olarak haksız rekabette bulunduğu, davacı şirketlerin zararına hareket ettiği, hatta haksız rekabetin özel bir türü olarak düzenlenen ortağın sır saklama ve müdürün rekabet yasağı kuralını ihlal ettiğinin ileri sürüldüğü anlaşıldığından davacının dava açmakta hukuki yararının olduğu, davalının kurduğu şirketlere yönelik değil, doğrudan kendisine yönelik iddiaların bulunduğu dikkate alınıp, taraf kanıtlarının toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılması olup, bu durumun hukuk düzeni tarafından korunmayacağı-
Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıplar ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle (kaçak) kullanılan elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gidilmesinin hakkaniyet düşüncesi ile bağdaşmayacağı-