Yönetim hakkının dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerekeceği ve davalı işverenin yönetim hakkı kapsamında organizasyonda değişiklik yaparak davacının gelirinde azalma ve dolayısıyla çalışma şartlarında esaslı değişikliğe neden olması fesih için haklı sebep teşkil etmekte ise de, davalının yönetim hakkını kötüye kullandığı veya kasten gelirde azalmaya sebep olduğu ispatlanamadığından fark prim alacağına karar verilemeyeceği-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu ve bu durumun hukuk düzeni tarafından korunamayacağı-
Davacı adına TPE nezdinde tescili bir marka bulunmadığından, KHK 7/1-i ve 8/3, 35 ve MK. 2 çerçevesinde değerlendirme yapılması gerektiği, davalı markasının davacının yurt dışında tescilli ve fiilen kullandığı markalar ile görsel, işitsel ve kavramsal olarak aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, yine malların da aynı veya benzer oldukları, dava konusu olayda davalı markası ile davacı markası arasında yüksek derecede bir benzerlik olup, her iki markada da "Garden" sözcüğü bulunduğu gibi; bunun yanında "Olivia" ile "Olive" sözcüklerinin anlamı farklı olmakla birlikte aralarında telaffuz ve görüntü olarak benzerlik olup, ayrıca davalının, davacı şirketin markasının fiili kullanımındaki yazı karakterleri ve rengini de aynen taklit ettiği, yine davalı şirketin çok sayıda yabancı sözcükten oluşan markayı kendi adına tescil ettirerek satışa arz ettiği, bu nedenle davalının bu tür markaları oluştururken Türkiye ve Dünyada marka araştırması yaptığının beklendiği, dolayısıyla davalının, davacıya ait markanın OHIM nezdinde ve Paris sözleşmesine üye çok sayıda ülkede tescilli olduğunu bildiğini kabul için yeterli delil bulunduğu; zira davacı markasının Türkiye'de tescil ve kullanımı ile tanınmışlığı bulunmamakla birlikte; çok sayıda ülkede restaurant hizmetleri başta olmak üzere bir çok mal ve hizmette tescilli ve çok tanınmış bir marka olduğu, davacı markasının ayrıca davalının markasının tescilli olduğu 29. sınıftaki emtialarda da tescilli bulunduğu; dolayısıyla davalının, dava konusu markayı spekülatif ve engelleme amaçlı, dolayısıyla kötüniyetle tescil ettirdiği ve tümüyle hükümsüzlüğüne karar verilmek gerektiği gerekçesiyle, markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesi gerektiği-
Davacının tutuklanmasının hemen ertesi günü davalı banka yönünden risk doğduğu kanıtlanmadan davacının hesaplarına bloke konulmasında davalı bankanın kusurlu olduğu ve manevi tazminat ödemekle yükümlü olduğu-
Limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olduğu- Tüzel kişilerin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından tahsil edileceği- Bilirkişi veya bilirkişiler eliyle, mirasbırakanın ortağı olduğu limited şirketin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması ve mirasbırakanın şirketin kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın bu suretle belirlenmesi gerektiği-
Boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunmasının iyi niyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı; dava tarihi itibariyle davacının ekonomik durumunda önemli ölçüde bir değişikliğin gerçekleştiği kanıtlanmış olmadığı ancak mahkemece bu husus tartışılmadan eksik inceleme ile karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Bir şeyin yapılmasına müteallik borç, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklının masrafı borçluya ait olmak üzere borcun kendisi tarafından ifasına izin verilmesini talep edebileceği- Hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilip nama ifa kapsamına alınan bazı imalatların, ayıplı imalat niteliğinde olmasına göre nefaset bedelinin ayrıca tahsiline karar verilmesi gerekirken nama ifa kapsamına alınmasının hatalı olduğu- Davacı arsa sahibine isabet eden bazı dairelerin alanının küçük yapılmasının, eksik iş niteliğinde olduğu ve bilirkişi raporunda da mesaha küçüklüğünün eksik iş olduğu kabul edildiği halde raporun sonuç kısmında nefaset farkı olarak nitelendirildiğinden bu talep yönünden de tahsil hükmü kurulmasının hatalı olduğu- Mahkemece, bilirkişi kurulundan nama ifaya izin verilmesi gereken eksik imalatları, nama ifa kapsamı dışında kalan ayıplı imalatlardan ayırarak bu imalatların neler olduğunu, metrajlarını ve dava tarihindeki rayiçlerle tahmini tamamlanma bedellerini liste halinde belirleyen, daha önceki raporlarda belirlenen ve hüküm altına alınan miktarın ne kadarının nama ifa kapsamı dışındaki imalatların nefaset farkına ilişkin olduğu hususunu açıklığa kavuşturan, tarafların itirazlarını cevaplandıran, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli ek rapor alındıktan sonra, nama ifa kapsamındaki işler bakımından .. nolu bağımsız bölüm bedeli karşılaştırılarak satış şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesi, nama ifa kapsamında kalan eksik imalatlar yönünden davalıdan eksik imalat bedelini mahkeme veznesine depo edip etmeyeceği sorularak, depo edeceğini bildirmesi ve depo etmesi halinde satışa izin verilmesi talebinin reddedilmesi, depo etmeyeceğini bildirmesi halinde bağımsız bölümün satış değerini sınırlayan ve satış şeklini belirleyen herhangi bir kayıt ve süre koymadan taşınmazın yüklenici namına davacı tarafça satışına izin kararı verilmesi, nama ifa kapsamı dışındaki imalatlar yönünden ise nefaset bedelinin ortak alanlara ilişkin kısmının davacının sözleşmedeki paylaşım oranına isabet eden kısmının belirlenmesi ve ayrıca tahsil hükmü kurulması gerektiği-
Hakim, yargılamanın düzenli bir biçimde yürütülmesini sağlamakla yükümlü olup, sadece taraflar değil mahkemede dürüstlük kuralına (TMK 2. madde) uygun yargılama yapmakla yükümlü olup tarafları duraksamaya itecek çelişkili usuli işlemlerden kaçınması gerekeceği-
Davalılar adına oluşan tescilin dayanağı olan ihale iptal edildiğine göre tescilin yolsuz duruma düştüğü ve taşınmazları edinen kişilerin kötü niyetli olmaları halinde tapunun iptal edileceği- Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı- Son kayıt maliklerinin iyi niyetli olup olmadıkları konusunda hükme yeterli bir araştırma yapılmadığı, son kayıt maliklerinin iyi niyetli olup olmadıklarının araştırılması, öncelikle taşınmazların kim ya da kimler tarafından kullanıldığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, kollukça yapılan araştırmada tespit edilen hususların değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekeceği-
Temsil olunanın akde örtülü veya açık bir şekilde icazet vermiş olması halinde, akit ile bağlı olmadığını öne sürmesinin dürüst davranma ilkesine aykırı düşeceği-