Bozma ilamında, yüklenicinin sözleşmedeki bedele hak kazanabilmesi için binanın imar mevzuatına uygun olarak yapılması gerektiğine işaret edilerek yüklenicilere yasal hale getirebilmesi için projelerini hazırlatıp onaylatmak, inşaat ruhsatı ve iskan ruhsatını almak üzere süre ve yetki verilmesi, yasal hale gelmesi halinde sözleşmedeki paylaşım oranına göre kat irtifakına esas olabilecek payları da belirlemek suretiyle tapu iptal ve tescile karar verilmesine aksi halde davanın reddine karar verilmesine hükmedildiği, mahkemece, uyulan bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmesinin zorunlu olduğu, imar mevzuatı kamu düzeninden olduğundan mahkemece de re'sen incelenmesi gerektiği, mahkemece inşaatın imar mevzuatına uygun hale getirildiği benimsenerek tescil kararı verilmiş ise de, dosyadaki onaylı projelerin taraflar arasındaki sözleşme dışı parsele ilişkin olduğu, keza, yapı ruhsatının da yine bu parsel için alındığı fakat her nasılsa yapı kullanma izin belgesinin ayrı bir parsel için düzenlendiği anlaşıldığından bozma ilamının yerine getirilmemiş olduğu-
Dövize endeksli konut kredisine ait taksitlerini kurda aşırı bir değer artışının meydana gelmediği dönemde düzenli olarak ödeyen davacının daha sonra ortaya çıkan ekonomik kriz nedeniyle dövizin TL. karşısında aşırı değer kazanması ile işlem temelinin çöktüğünü, edimler arasındaki dengenin bozulduğunu ve sözleşmenin uyarlanmasını isteyemeyeceği, uyarlama kurallarının uygulanması için öngörülmez bir dış olayın meydana gelmesi gerektiği, Türkiye Ekonomisinin alınan tedbirlere rağmen istikrarlı bir duruma gelmediğinin bilinen bir gerçek olması ve ülkemizdeki istikrarsız ekonomik durumun davacı tarafından tahmin olunabilecek bir keyfiyet olması karşısında öngörülmezlik unsurunun (ve dolayısıyla uyarlama koşullarının) oluşmadığının kabulü gerekeceği-
5510 s. K.'nun yürürlüğü öncesindeki beş adet sosyal güvenlik kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle hak sahiplerine bağlanan gelirin/aylığın, durum değişikliği sebebine bağlı olarak kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun, gelirin/aylığın bağlanması engeli veya kesilmesi nedeni olarak öngörülmediğinden, 56. maddenin zaman bakımından uygulanmasında kuşku ve duraksamaya düşülmesi olasılığı bulunmakta olduğu, bu durumda, MK. 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı çerçevesinde çözüme gidilmeli, evrensel hukuk ilkeleri arasında yer alan “hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” ilkesi sosyal güvenlik hukuku alanında da göz önünde bulundurulması gerektiği ve bu bakımdan, 56. madde açısından 01.10.2008 tarihinden önce hakkın kazanıldığı durumlarda, söz konusu yasal düzenleme öncesinde ilgililer her ne şekilde/amaçla/saikle boşanmış olurlarsa olsunlar, başka bir anlatımla eşlerin boşanma iradeleri gerçek/samimi olsun veya olmasın, eylemli birlikteliklerini 5510 s. Kanunla getirilen yeni düzenleme sonrasında da sürdürdüklerinin veya söz konusu düzenlemeden itibaren anılan tür ve nitelikte bir beraberliğe başladıklarının kanıtlanması durumunda, başka bir anlatımla eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun saptandığı durumlarda, anılan 2. madde kapsamında hakkın kötüye kullanımının varlığı kabul edilerek ilgililere gelir/aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelirin/aylığın da kesilmesi gerektiği, hak sahibine, eylemli birlikteliğin sona erdiği tarihten itibaren, diğer koşulların da varlığı durumunda gelir/aylık bağlanabileceği- 5510 s. K. 56/2'ye dayalı açılan davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması gerektiği-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılması olup hukuk düzeni tarafından korunamayacağı; ilam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının ayrı ayrı takip başlatmasının yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymayacağı-
Üçüncü kişi ile vekil çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya üçüncü kişi, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa dürüstlük kuralı gereği vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmayacağı-
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartların daha sonra önemli surette, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse, tarafların artık o akitle bağlı tutulamayacakları ve değişen bu koşullar karşısında TMK. 2’den yararlanılarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin gerekeceği- Uyarlama yapılmasına kanaat edilince, sözleşmedeki intibak boşluğunun, hak ve nesafet, doğruluk, dürüstlük kuralları ışığında yasa boşluğunda olduğu gibi TMK. 1’deki yetki kullanılarak hakim tarafından doldurulması gerekeceği-Kira bedelinin uyarlamasına ilişkin davasında uygulanması gereken kuralların, tek tek ortaya konulması ve konularında uzman üç kişilik bilirkişi kurulu tarafından uyarlama için öngörülen kuralların gerçekleşip gerçekleşmediğinin tüm veriler dikkate alınarak incelenmesi, sözleşmede belirtilen kiralanan taşınmazın aylık net kira bedelinin sözleşmenin imzalandığı tarih ile dava tarihi arasındaki değişimleri tespit edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekeceği-
Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasındaki denge sonradan, şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, tarafların artık o akitle bağlı tutulamayacakları, değişen bu koşullar karşısında TMK.’nun 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mahkemeden istenebileceği- Yoksulluk nafakasının kaldırılması, iştirak nafakasının kaldırılması veya indirilmesi davasında, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebileceği; tarafların gelir durumları, müşterek çocuğun yaşı ve eğitim durumu ihtiyaçları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişim nazara alındığında, TMK’nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapılması gerekeceği–
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu- Kamulaştırmasız el atmadan kaynaklı tazminat alacağı ilamı takibe konulmuş olup, icra harçları ve icra vekalet ücretinin maktu hesaplanması gerekeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde yüklenicinin edimini süresinde yerine getirmemesi halinde arsa sahibinin gecikmeden doğan tazminatı gecikme sebebiyle arsa sahibinin uğradığı tüm zararlar olup, gecikme tazminatı sözleşmede hiç kararlaştırılmamış olsa bile teslimde gecikme halinde arsa sahibi en az piyasa rayiçlerine göre belirlenecek kirayı gecikme tazminatı olarak isteyebileceğinden, bu halde arsa sahibi daha iyi konumda olacaksa şartın amacına ulaştığından söz edilemeyeceği- Gecikme süresine bakılmaksızın arsa sahibinin maktu gecikme tazminatı ile bağlı tutulması hakkaniyete uygun olmadığı gibi yüklenicinin bu yöndeki savunmalarının da iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı (TMK. 2.)- Gecikilen sürenin uzunluğunun, öngörülen tazminat miktarı, geçen süre içinde gerçekleşen enflasyon, fiyat artışları, döviz fiyatları ve faiz oranlarındaki artış ve eksilişler ve rayiçlere göre istenebilecek miktar ile maktu tazminatın ödenmeye devam edilmesi halinde arsa sahibinin elde edeceği miktarlar da gözönünde tutulmak suretiyle bu hususta bilirkişi görüşünden de yararlanılarak, sözleşmedeki düzenleme ve miktarın en az bir yıl süreyle mutlak bağlayıcı olacağı ve maktuen belirlenen miktar ile rayiçlere göre saptanacak miktar arasında en az bir misli fark bulunması gerektiği de dikkate alınarak hakkaniyete uygun biçimde hakim tarafından takdir edilmesi gerektiği- Hakim tarafından belirlenen makul süreden sonraki gecikme tazminatı miktarının da; her bir bağımsız bölüm için taşınmazın mevkii, konumu, ülkenin ve inşaatın yapıldığı yerin sosyo ekonomik koşulları da gözönünde tutulmak suretiyle ve sözleşmede kararlaştırılmış gecikme tazminatı yokmuş gibi gecikme tazminatının en az mahalli piyasa rayiçlerine göre mahrum kalınan kira bedeli kadar olacağı ilkesine göre bilirkişiye hesaplattırılması gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi'nin zorunlu şekil koşuluna uygun olarak yapılması gerektiği, ancak zorunlu şekil koşuluna uygun yapılmamış olsa dahi; tarafların sözleşme ile yüklenilen edimlerini karşılıklı olarak ifa etmeleri durumunda ya da inşaatın en az kullanılabilir derecede tamamlamış veya çok büyük bir bölümünün yapılmış olması ile arsa sahibinin inşaatın yapımı süresince karşı koymamış ve inşaatın yapılmasına rıza göstermiş olması halinde, veyahut arsa ya da arsa payının, yüklenici adına veya onun bildirdiği kimse adına kayden geçirilmiş olması durumlarında Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi hükmünde düzenlenen “dürüstlük kuralı” gereğince, sözleşmenin tarafları bağlayıcı olacağı-