Taraflar arasında fuar katılımına ilişkin olarak imzalanan sözleşmede fuar katılım ücretinin tamamının fuarın açılışından önce ödeneceği, aksi takdirde davacı tarafından sözleşmenin feshedilebileceği hüküm altına alınmış olup, sözleşmede ücretin hangi tarihte kesin olarak ödeneceği belirtilmediğinden ve fuarın bir gün öncesinde dahi katılım ücretinin ödenebilmesi, sözleşme uyarınca mümkün olduğundan, davacının önceden elektronik posta mesajı ile davalıya fuar dışında kaldığını ihtar edip sözleşmeyi bu şekilde feshetmesi karşısında mahkemece sözleşmenin ilgili hükümleri değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
İmzalanmış sözleşmenin yürütümü sırasında da hukukun genel ilkelerinden olan 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi gereğince de, hak ve borçların kullanımı ve ifasında da iyiniyet kurallarına uyulması gerekeceği-
Dava konusu marka başvurusu ile davalı markası arasında (556 s. KHK'nın 8/1-b maddesi kapsamında) benzerlik bulunduğu, karıştırılma ihtimalinin olduğu, davacının 2002/18094 sayılı kazanılmış hakka dayanak marka başvurusunun yapıldığı tarihte geçerli olan 2001/2 sayılı Tebliğde 30/14 sınıf ve alt grupta çekişmeli "lokumlar" emtiasının diğer şekerlemelerden ayrı bir emtia olarak yer almasına rağmen, davacının "lokumlar" emtiasına başvuru listesinde bilerek ve iradi olarak yer vermediği, buna göre tescil kapsamını genişletmek anlamına gelen kazanılmış hak iddiasının MK. 2'ye aykırılık teşkil ettiği, dava konusu başvurunun davalının "Harem" ibareli markasına yakınlaşmak için yapılan, iltibasa yol açacak, kötü niyetli bir başvuru olduğu-
Davacının, bankanın başlatmış olduğu takibe ilişkin olarak emekli maaşının haczine 6 yıl boyunca sessiz kalarak, kabul ettikten sonra bu süre boyunca yaptığı ödemeleri geri istemesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağı-
Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra kanunda, bu hususta intibak (uyarlama) hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılacağı, sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı bir oransızlık çıkmışsa uyarlamanın yine yapılacağı, değişen durumların, sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşme adaletini bozması halinde, taraflar bu haller için bir tedbir almadıklarından, sözleşmede bir boşluğun oluşacağı, bu boşluğun, Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesi gereğince sözleşmenin anlamına ve taraf iradelerine önem verilerek yorum ile ve dürüstlük kuralına uygun olarak doldurulacağı, bu yönteme "o sözleşmenin yorum yoluyla düzeltilmesi veya değişen hal ve şartlara uyarlanması" denildiği-
Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağı-
Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesinin hakkın kötüye kullanılması olacağı, tüketicinin haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemeyeceği, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemeyeceği-
Taraflar arasındaki “kurum işleminin iptali” davasında, "boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama" olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması gerektiği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı-
İvazlar arasında fahiş fark sebebiyle bağış niteliğinde bulunduğundan tasarruf iptale tabiysede, haciz tarihi ile tasarruf tarihi arasında iki yıldan fazla süre geçmiş olduğundan ve mahkemece borçlu ile üçüncü kişinin hemşehri olmaları nedeniyle borçlunun durumunu bilebelecek şahıslardan olduğu belirtilmiş ise de davalının borçluyu tanıdığı ve durumunu bildiği konusunda somut bir bilgi bulunmadığından İİK. mad. 280'da yer alan beş yıllık sürenin dava konusu olayda uygulanma imkanı olmadığı-