Takip konusu ilamda taşınmazın aynına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmaması (taraflar arasında mülkiyete yönelik bir uyuşmazlık bulunmaması) halinde (davalının elatmasının önlenmesine ve ecrimisil ve kal’e, suya yönelik elatmanın önlenmesine kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata ve taşınmazın yol olarak terkinine, kamulaştırma nedeniyle tapu kaydının iptaline, fuzuli işgal nedenine dayalı el atmanın önlenmesine ve ecrimisile, bina girişinde izinsiz ve kaçak olarak projeye aykırı şekilde yapılmış olan tadilatın kal’ine, kiralanmış taşınmazın tahliyesine, taşınmaz üzerinde bulunan muhtesata, ipotek bedelinin ödenmesi halinde ipoteğin kaldırılmasına dair) verilen kararların, taşınmazın aynına ilişkin sayılamayacağı ve bu nedenle kesinleşmeden takip konusu yapılabileceği–
Ortak yere yapılan onarım ve tesislere yazılı olarak muvafakatını bildirmiş olan kat malikinin, muvafakat verdiği bir işin yapılmasından sonra dava açmasının, dürüstlük kurallarına uygun düşmeyeceği–
Taşınmaz satış vaadinden doğan davaların on yıllık zamanaşımına bağlı olduğu ancak, satışı vaad olunan taşınmazın, vaad alacaklısına teslim edilmiş olması halinde, zamanaşımı savunmasının MK. 2 uyarınca iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığından dinlenmeyeceği–
Sözleşmede işin bedeli için bir fiyat şekli kararlaştırılmış ve bu fiyata başkaca fark verilmeyeceği hükme bağlanmışsa yüklenici eseri bu fiyatla yapmak zorunda olduğu, sözleşmede böyle bir hüküm varken tek taraflı olarak fiyat farkı istemek sözleşme özgürlüğü prensibine uygun düşmeyeceği ve Medeni Kanun’un 2. maddesindeki dürüst davranma kavramıyla bağdaşmayacağı–
Ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanmayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olmasının, o işlemi geçerli kılmayacağı–
Eser sözleşmesinin iş sahibi tarafından feshedildiği anda kusuruyla borçlu temerrüdüne düşen yüklenicinin, inşaatı tamamladığı kısmın getirildiği seviye ve olayın özelliğinin haklı gösterdiği durumlarda Medeni Kanun’un 2. maddesindeki dürüst davranma kuralı doğrultusunda sözleşmenin ileriye etkili feshi olanağı varsa da bunun için öncelikle ve özellikle yüklenicinin yapıyı tamamladığı kısmın, sözleşme konusunun bütününe göre getirildiği seviyeye, bakmaları gerekeceği–
Taraflar arasında yapılmış olan "devre tatil sözleşmesi" nin «kapıda satış» niteliğinde olduğu, sözleşmenin yapıldığı tarihten fesih tarihine kadar geçen uzun zaman içinde davacının borcun büyük kısmını ödemiş olması halinde kendisine " cayma belgesi" verilmediğini ileri sürerek fesih talebinde bulunmasının «iyiniyet kuralları"(MK 2) ile bağdaşmayacağı–
Davacının çekin keşidecisi olup, çeki keşide yeri yazmadan keşide etmesi durumunda bundan sonra bankanın kusurundan bahsederek tazminat talebinde bulunmasının MK’nun 2. maddesi hükmü ile bağdaşmayacağı–
Sözleşme yapıldığı andaki, karşılıklı edimler arasında var olan dengenin, sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle, taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede, büyük ölçüde bozulması durumunda, sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişkinin hasıl olacağı ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmanın adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale geleceği– Uyarlama davasının dinlenebilirlik koşulları...
Yıllarca davacıdan yaşlılık aylığı primlerini tahsil edip kullanan ve bu konuda uyuşmazlık çıkarmayan davalı Bağ-Kur’un, yaşlılık aylığı bağlanması aşamasında «davalının sigortalı statüsünde bulunmadığını» ileri sürerek, yaşlılık aylığı bağlamaktan kaçınmasının objektif iyiniyet kurallarına aykırı olacağı–