Sözleşme yapıldığı andaki, karşılıklı edimler arasında var olan dengenin, sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle, taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede, büyük ölçüde bozulması durumunda, sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişkinin hasıl olacağı ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmanın adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale geleceği– Uyarlama davasının dinlenebilirlik koşulları...
Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan dengenin sonradan koşulların olağanüstü oranda değişerek taraflardan biri alayhine katlanılmayacak derecede bozulması halinde, bu tarafın MK. 2'den yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesine mahkemeden isteyebileceği–Tarafların sözleşme ile döviz üzerinden nafakanın ödenmesini kararlaştırmalarındaki ama- cının, ülkedeki ekonomik yapı gereği enflasyonun yüksek olması ve paranın satın alma gücünün azalması nedeni ile küçüğü korumak ve güvence altına almak, onun ihtiyaçlarının mahkeme kararına gerek duyulmadan karşılamasını sağlamaya yönelik olduğu–
Dava dilekçesindeki sözlerden, ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının müteselsil ödetme isteğinin anlaşılması halinde - BK.18 (şimdi; TBK. mad. 19) ve MK.2'deki "gerçek maksat" ve "objektif iyiniyet" kuralları uyarınca- davacının "müteselsilen ödetme" isteğinin kabul edilerek, bu doğrultuda karar verilmesi gerekeceği, sırf dava dilekçesinde "müteselsil" sözcüğünün geçmediğinden bahisle kusur oranında sorumluluğa gidilemeyeceği–
Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma, sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi, vekilin yükümlülüğü daima mevcut olup vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekilin sorumlu olacağı-
Tam ve sınırlı ehliyetsizlerin, yasal temsilcileri eliyle bağışlama yapmaları olanaksız olduğundan 21.02.1994 temlik tarihi itibariyle reşit olmayan davacı M.E. yönünden, annesi S.’nin yaptığı bağış geçerli bir tasarruf değil ise de; 1997 yılı itibariyle reşit olan ve bu tarihten 18.09.2003 dava tarihine kadar kendisi ile ilgili işleme karşı koymayan davacının, işlemin geçersizliğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı-
Davalı Kurum'un, Anayasa'dan kaynaklanan sosyal güvenlik görevini gereği gibi yapmamasının sonuçlarını sigortalıya yükleyerek, davacının bu süredeki sigortalılığının geçersiz sayılmasının MK.'nun 2. maddesinde öngörülen objektif iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı–
Resmi şekilde yapılmadığı için hukuken geçerli olmayan tapulu taşınmaza ilişkin satım sözleşmesi gereğince satıcıya ödenmiş olan satış bedelinin, alıcıya geri verilmesine (iadesine) karar verilirken, bu satış bedelinin ilk ödeme tarihindeki alım gücüne MK. 2 çerçevesinde ulaştırılarak iadesine karar verilmesi gerekeceği– Denkleştirici adalet ilkesinin, haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını arttıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade ettiği– Denkleştirici adalet ilkesinin, haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını arttıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade ettiği–
Davalı kat malikinin bağımsız bölümünde ani ve yüksek tonda gürültüye neden olacak işleri yapmaya başlamadan önce sağlık sorunu olan çocuğunun zarar görmemesi için davacıya gereken önlemleri alabilmesi amacıyla haber vermesine ve davalının bu konuda uyarılmasına karar verilmesi doğru olup; ancak önceden yapılmış gürültülerin önlenmesi biçimindeki bir kararın infazının mümkün olmadığı-
Taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmesi ya da fiili bir kullanma biçimi oluşması, uzun süre paydaşların bu durumu benimsemeleri halinde kayıtta paylı, eylemsel olarak bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine veya o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunmasının iyi niyet kuralının bir gereği olduğu-
Kural olarak, kambiyo senetlerinde lehtar hanesine hakiki ve hükmi şahsın belirli şekilde yazılmasının şart olduğu, lehtarın eksik ifade edilmesi ve bunun sonradan belirli hale dönüştürülmesi durumunda kuralın tamamlanmış olduğunun kabulünün gerekeceği, bononun bu yönde usulsüzlük durumunu bilen ve imzalayan borçlunun daha sonra bu eksikliğe dayanmasının MK.2.maddesi ile bağdaşmayacağı-