Kök murisin taşınmazın edindikten sonra tapu kaydına orman tahdit sınırları içerisinde kaldığına dair şerh konulduğu ve sonrasında taşınmazın 1/3'er oranında hisseler ile mirasçılar davacı ile dava dışı şahıslara intikal ettiği, aynı gün davacının diğer hissedarların 2/3 oranındaki hissesini de satın alarak taşınmazda tam hisse ile malik olduğu uyuşmazlıkta, davacının dava dışı şahıslara ait hisseleri devraldığı işlem sırasında, söz konusu taşınmazın hukuken özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu bilecek durumda olduğu- Devlet, yeni malikin bilgisine "satın aldığı 2/3 payın uyuşmazlık konusu ve mevcut kayıtların doğruluğunun an itibarıyla tartışmalı olduğunu, söz konusu sicil kayıtlarını bu hâliyle değerlendirmesi gerektiğini" sunmuş olduğundan, taşınmaza ait tapu kaydına orman şerhi konulması nedeniyle oluşan zarar ile Devletin tapu sicilinin doğru tutulmamasından kaynaklanan zararlara ilişkin sorumluğu arasında bir sebep sonuç ilişkisinin oluşmamış olduğu- "Orman şerhli taşınmazdaki paylarını devretmemiş olsalardı, davacının kardeşleri olan diğer mirasçılara tazminat ödeme yükümlülüğünde olduğu kabul edilen Devletin sorumluluğunun somut olayda ortadan kalkacağının kabulünün mümkün olmayacağı, önceki malik açısından tazminata yönelik hakkın varlığı kabul edilirken, kötüniyetli olduğu kanıtlanamamış yeni malikin de bu haktan faydalanması gerektiği, zarar ile sorumluluk arasında illiyet bağını kesecek ölçüde zarar görenin ağır kusurunun olmadığı, aksi kabulün mülkiyet hakkının ihlâli niteliği taşıdığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

Taraflar arasındaki 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesine dayalı tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davalı Hazineye karşı açılan davanın kabulüne, orman idaresine karşı açılan davanın pasif husum ...