Tek taraflı olarak yalnız işçi aleyhine öngörülen cezai şartın hukuken geçersiz olacağı-
Sanatçı borçlanmasına yönelik davanın kabulü için, hizmet belgesini onaylayan derneğin borçlanma döneminde var olup olmadığının araştırılmasının yeterli olmadığı, borçlanma belgesini onaylayan kuruluşun dayanak bilgileri incelenip, bunun sadece sigortalının sözlü beyanına dayalı bir onay olup olmadığının araştırılmasının, borçlanılan sürede davacının çalışmalarının, hizmet sözleşmesine dayalı olarak, 506 sayılı Kanun’un 2, 4 ve 6. maddeleri kapsamında sigortalı niteliğinde fiili çalışma olduğunun kuşkuya yer vermeyecek biçim de kanıtlanmasının gerekeceği-
Özelleştirme sırasında sona eren iş sözleşmesinden doğan ve iş kanunundan kaynaklanan haklarla ilgili uyuşmazlıkların adli yargı yerinde çözümlenmesinin gerekeceği-
İşçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi için, toplu iş sözleşmesine taraf sendikaya üye olmasının ya da dayanışma aidatı ödeme koşulunun gerçekleşmesinin gerekeceği-
Çalışma olgusunun kanıtlanamadığı durumlarda, hizmet sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu kabul edilmeyip, kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik haklarının talep edilmesine ilişkin isteklerin reddinin gerekeceği-
Davanın kıdem ve ihbar tazminatı talebi olduğu, davanın açılmasından sonra kıdem tazminatının tamamı davalı tarafça ödenmiş ve asıl alacak olarak da bu ödeme davacı işçi tarafından kabul edilmiş bulunduğuna göre, asıl alacağın tamamen ödendiği düşünülerek önce faizden, sonra da asıl alacaktan mahsup yoluna gidilmemesinin gerekeceği, saklı tutulmuş bulunan faiz için hüküm kurulmakla yetinilmesi gerekeceği-
İşçiye ücretsiz olarak günlük yiyeceğini sözleşme gereği sağlamakla yükümlü bulunan işverenin işçi ücretinden, Libya yasaları uyarınca vergi kapsamında, bir kesinti yapması durumunda, bundan işçinin sorumlu tutulmasının gerekeceği, yapılan kesinti, yemek yardımı karşılığı ise, söz konusu miktarın anılan işverene ödettirilmesinin icap edeceği-
Asıl alacak ile birlikte faiz borcu da söz konusu ise, kıdem tazminatı için faiz fesih tarihinden başlaması gerektiğinden yapılan kısmi ödemenin öncelikle faizden sonra da asıl alacaktan mahsubunun yapılmasının ve asıl alacaktan bir miktar geriye kaldığı takdirde, o miktarın hüküm altına alınmasının gerekeceği, ancak bu ilke emredici nitelikte olmayıp tarafların yapılan ödemenin doğrudan asıl alacaktan mahsubunu kabul edebilecekleri, davacı, davadan sonra kıdem tazminatını aldığını beyan ettiğine göre, yapılan tediyenin öncelikle faizden mahsubunun mümkün olamayacağı, ancak, asıl alacak ödenmiş olmakla birlikte, dava dilekçesinde talep edildiği için, saklı tutulmuş bulunan faiz için hüküm kurmakla yetinilmesi gerekeceği-
Davanın açılmasından sonra kıdem tazminatının tamamı davalı yanca ödenmiş ve bu ödeme davalı yanca asıl alacak olarak kabul edilmiş bulunduğundan, asıl alacağın tamamen ödendiği düşünülerek önce faizden sonra da asıl alacaktan mahsup yoluna gidilmemesinin gerekeceği, fakat faiz dilekçede istenip faiz hakkı saklı tutulduğundan, faizle ilgili karar vermekle yetinilmesinin gerekeceği-
3201 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi gereğince, 3201 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce yurda dönmüş olmakla birlikte 2147 sayılı Kanun’a göre hizmet sürelerini değerlendirmemiş olanların, en çok iki yıl içinde yazılı olarak başvuruda bulunarak değerlendirebilecekleri-