İİK. mad. 281/2 gereğince tasarrufun iptali davasında verilen ihtiyati haciz kararının, davanın kabulü halinde davacının dava konusu şey üzerinden alacağını tahsil etmesine imkan sağlayan ve dava konusu şeyin devrini engelleyen veya dava konusu şeyin devri halinde devralan 4. kişinin iyi niyet iddiasını bertaraf eden tedbir niteliğinde bir karar olduğu- İİK. mad. 264/3 uyarınca ise, ihtiyatî haciz kararının, davanın mahkemede görüldüğü sırada konulması halinde, esas hakkında verilecek hükmün mahkemece tebliğinden itibaren bir ay içinde alacaklının takip talebinde bulunmaya mecbur olduğu- Tasarrufun iptali davasında verilen ihtiyati haciz kararının davanın kabulü üzerine yeni bir takibe konu yapılmayıp dava konusu alacağa ilişkin takip dosyası üzerinden bir ay içinde infaz edilebilecek bir karar olduğu; tasarrufun iptali davası sırasında, dava konusu aracın ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesi üzerine, davacı vekili bu tensip kararını aynı gün İcra Müdürlüğüne ibraz ederek dava konusu araç kaydına ihtiyati haczi ile yakalanma şerhinin işlenmesini talep etmiş ve araç yakalanarak otoparka çekilmiş olduğundan mahkemece dava konusu araç üzerine konulan yakalama şerhinin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği- Davalı 3. kişi tarafından takip konusu alacağın mahkeme veya icra dosyasına depo edilmesi halinde verilen ihtiyati haciz kararının depo edilecek para üzerine konulması ve dava sonuna kadar davacı alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi, yani "tedbir kararının değiştirilmesinde" yasal bir engel bulunmadığı-
İlk derece mahkemelerince verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddi veya bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilen kararlara karşı temyiz yolunun kapalı olduğu-
Asıl ve birleşen davadaki talepler hakkında ayrı ayrı hüküm tesisi gerekirken, her iki dava için birlikte tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Hüküm altına alınan faizin cinsinin belirtilmemesi hatalı olduğu ve hüküm yerinde de varsa temerrüt ile dava ve ıslah tarihleri dikkate alınarak faiz başlangıcının tayini gerektiği- Uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir verilebileceği halde taraflar arasındaki davada böyle bir çekişme bulunmamasına rağmen davalı adına kayıtlı taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması yerinde değilse de, davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararının dava değeri ile orantılı olarak bir başka taşınmaz üzerine kaydırılmasına ilişkin talebinin üzerinde durulması gerektiği-
6098 s. TBK. mad. 117 gereğince, haksız fiillerde fiilin işlendiği tarihi itibariyle borçlunun temerrüde düşmüş olacağı, iş kazası nedeni ile tazminat isteminde bulunan davacının amacı para alacağı olan bu tazminatını güvence altına almak olduğundan ihtiyati tedbir yoluna değil ihtiyati haciz yoluna başvurabileceği, davacı vekilinin 'ihtiyati haciz' yerine 'ihtiyati tedbir' talep etmesi halinde de, davacının amacının para alacağını teminat altına almak olması karşısında, HMK. mad. 33 gereğince talep hakkında ihtiyati haciz hükümlerinin uygulanması ve bu hükümler çerçevesinde talebin değerlendirilmesi gerektiği-
İhtiyati tedbir kararı verilmesine dair talebin reddine ilişkin kararın, HMK. mad. 391/2 uyarınca gerekçeli şekilde yazılması gerektiği-
Davalının tedbir kararına itirazı üzerine, tedbire itiraz dilekçesi, davacı vekiline tebliğ edilmesi, davacı vekilinin tedbire itiraz hakkında yazılı beyanlarının alınması, bunun üzerine duruşma açılması ve tedbire itiraz hakkında duruşmada bir kısa karar verilmesi ve buna uygun gerekçeli karar yazılması gerektiği- Dava taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan eksik imalat bedelinin tazmini istemine ilişkin olduğu halde, mülkiyeti ihtilaf konusu olmayan davalı adına kayıtlı bağımsız bölümlerin 3. kişilere devrinin önlenmesi yönünde tedbir konulmasına karar verilmesinin yanlış olduğu-
Ara karar ile dava konusu taşınmazların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için verilen ihtiyati tedbir kararına davalı vekilinin itirazı ara karar ile reddedilirken ayrı bir gerekçeli kararın yazılmamış olmasının HMK. mad. 391/2 ve Anayasa mad. 141'e aykırı olduğu-
Davacı önce ihraç kararının iptalini talep etmiş, daha sonra verdiği ıslah dilekçesiyle birlikte ayrıca tapu iptal ve tescil talebinde bulunmuş olup her ne kadar tapu iptal ve tescil davası ile ihraç kararının iptali davası birlikte görülmez ise de, tapu iptal ve tescil davasının harcı yatırılarak açıldığı için bu davayı da ayrı bir dava olarak kabul etmek gerekeceğinden uyuşmazlık konusu olan bağımsız bölüm yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiği-
Davacının zımnen oluşan üyeliğinin dava tarihi itibariyle devam ettiğinin tespitini de amaçlayan isteminin reddi gerektiği sonucuna varıldığı taktirde başvuru yeni bir üyelik başvurusu olarak değerlendirilip, kooperatiflerdeki açık kapı ilkesi ve ceza yargılamasında verilen hüküm de dikkate alınarak yönetim kurulunca, ana sözleşmede belirtilen şartları taşıyanların üye olarak kabulü zorunlu bulunduğundan, davacının üyelik koşullarını taşıyıp taşımadığının araştırılması gerektiği- Davanın daha önce kesin hükme bağlanmamış olmasına ilişkin HMK. mad. 114/1-i 'de yazılı dava şartı yokluğu nedeniyle davanın HMK. mad. 115/2 uyarınca usulden reddi gerektiği-
Davacı tarafça öncelikle sözleşmenin uyarlanması, mümkün olmadığı taktirde tazminat talep edilmiş olup, davacının ilk talebi yönünden HMK. mad. 389/1 'in koşullarının bulunup bulunmadığının tartışılıp değerlendirilmesi gerekirken davacının terditli tazminat talebinin ön plana alınarak, itirazın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-