Talep dayanağı belgelerde davalılar V. Ltd. Şti. ve S.'ın imzalarının bulunmadığı gibi bu davalıların dava ve talep dayanağı belgelerde herhangi bir sıfatla yer almadıklarından ihtiyati haciz şartlarının da mevcut durum itibariyle oluşmadığı, davacı vekili davalılar arasında organik bağ olduğunu, davalı I. Ltd. Şti.'nin alacaklılarını zarara uğratmak kastıyla faaliyetlerini diğer davalı şirket üzerinden muvazaalı olarak yürüttüğü yönündeki iddiası da yargılama sonucunda belirleneceğinden koşulları oluşmayan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik kararındaki ret gerekçeleri ile özellikle HMK'nın 389. maddesi gereğince davalı şirkete ait taşınmazların ve menkullerin uyuşmazlık konusu olmaması ve İİK'nın 257. ve 258/1.maddesi gereğince ihtiyati haczin yasal koşullarının da oluşmadığının anlaşıldığı-
Takip konusu senedin sahte imza ile düzenlendiğine ilişkin dosyada imza raporu Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmuş suç duyurusu dilekçesi vb. herhangi bir delil bulunmadığı gibi davalının tam olarak imza inkarının da olmadığı, imza ve yazıda sahtelik dışında açığa imzanın kötüye kullanıldığı, senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğuna ilişkin iddiaların HMK'nin 209. maddesi kapsamında olmadığı- Dosyada HMK 390. maddesi kapsamında "kesin ispat" koşulu sağlanıncaya kadar "yaklaşık ispat" koşulunu sağlayan bir delil de bulunmadığı gibi HMK'nin 209.madde kapsamında yazı ve imzada sahtecilik iddiası da bulunmadığından ihtiyati tedbir talebinin bu gerekçelerle reddine karar verilmesi gerekirken, HMK'nin 389 ve devamı maddesine göre uyuşmazlık konusu olmayan mal, hak ya da alacaklar üzerine ihtiyati tedbir konulamayacağı şeklindeki gerekçenin yerinde görülmediği-
İhtiyati tedbir kararı ancak, yargılama sona erinceye kadar davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilip, mahkemenin yargılama yaparak hüküm verdikten sonra yani, dosyadan el çektikten sonra karar Yargıtay'dan bozularak gelip dosya yeni bir esasa kaydedilmedikçe, davanın görülmekte olduğundan söz edilemeyeceğinden, hüküm veren mahkemeden ihtiyati tedbir talep edilebilmesi mümkün olmayıp, mahkemenin de ihtiyati tedbir talebi halinde bu gerekçe ile talebin reddine karar vermesi gerekeceği-
Geçici hukuki koruma yollarından biri olan ihtiyati hacizde yakın ispat koşulunun gerçekleşmiş olması ve taşınmaz üzerinde banka ipoteklerinin bulunması da göz önünde bulundurulduğunda ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yasal şartların bulunduğu, ancak mahkemenin kararında davalının hangi taşınmaz ve araçlarına tedbir uygulanacağı belirtilmeden tüm taşınmaz ve araçlar üzerine ihtiyati haciz niteliğinde tedbir uygulanmasının usul ve yasaya uygun olmadığı anlaşılmakla ve Dairemizce istinaf aşamasında UYAP ortamından çıkarılan kayıtlardan davalı vekilinin dilekçesinde belirttiği davalı şirkete ait olduğu tespit edilen 5 adet araç üzerine tedbir kararı verilmesinin "tedbirde ölçülülük" ilkesine de uygun düşeceği-
HMK'nın 389/1. maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği düzenlenmiş olup, somut olayda davalı tarafa ait aracın açılan maddi ve manevi tazminat davasının konusunu teşkil etmediği, araçla ilgili bir uyuşmazlık bulunmadığı, bu nedenle davacının kazaya karışan araç ile ilgili olarak talep ettiği ihtiyati tedbirin kabul edilmesine ilişkin yasal koşulların oluşmadığı anlaşılmakla söz konusu tedbir isteminin reddine ilişkin olarak mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik görülmediği-
Davacı gerçekten satın almış olsa bile gemiyi fiilen teslim almadığından üretici ile olan sözleşmesine dayanarak itiraz edene karşı hak iddia etmesinin mümkün olmadığı- Davacı ile itiraz eden arasında açılmış bir mülkiyetin tespiti davasıda bulunmadığı halde HMK'nun 389. maddesine aykırı olarak yazılı şekilde tedbir kararı verilmesi yönüyle de kararın hatalı olduğu- İtiraz edenle davacı arasında gemi ile ilgili bir hukuki ilişki bulunmadığından TTK maddesine göre gemi alacakları için dahi gemilere tedbir konulamayıp seferden alıkonulamadığından davacının davalıya karşı mülkiyete yönelik bir dava açmadan tedbir kararı uygulatmasının mümkün olmadığı-
İhtiyati tedbirin diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki koruma olduğu-
Vekil ile takip edilen davalarda vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamesinin bulunması dava şartları arasında sayıldığı- Dava şartlarının, mahkemece re’sen her aşamada ve kendiliğinden inceleneceği- Davacılar vekiline HMK hükümleri uyarınca usulüne uygun vekaletname ibrazı için süre verilmesi, davacı şirketlerin sayısıda dikkat edilerek, konkordato onama ilam harçlarının , yargılama ve ilam gider harçlarının tutarları belirlenerek davacı şirketlere kesin süre içerisinde yatırılması için şekil şartlarına uygun mehil verilmesi, davacı şirket temsilcisi ve vekilinin beyanları doğrultusunda tasdik talebine itiraz ile yargılamanın çekişmeli hale geldiği gözetilerek talebin geri alınmasını kabul edip etmedikleri itiraz eden alacaklı müdafiilere sorularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Takip talebi ile aynı tarihte ihtiyati haciz talebinde bulunulduğu, mahkemece, takibin başladığı tarihten sonraki gün ihtiyati haciz kararı verildiği, borçlunun ödeme emrine süresinde itirazda bulunması üzerine icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği, itirazın ise alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, bu nedenle İİK'nun 264/2. maddesinde öngörülen sürenin başlamadığı ve dolayısıyla ihtiyati hacizlerin ayakta kaldığı anlaşıldığından, mahkemece, haczin kaldırılmasına yönelik şikayetin de reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemenin tensip kararının 17. maddesi uyarınca tespit dosyaları incelenmek suretiyle fen bilirkişi ve gayrimenkul değerleme uzmanından oluşacak bilirkişilerden rapor alınmasına karar verildiği, yine mahkemenin 18. maddesinin 2. bendi uyarınca sınır tecavüzü nedeniyle inşaatın durdurulmasına ilişkin tedbir talebi hususunda önceki ara kararına göre rapor aldıktan sonra karar verileceği, dosyada bilirkişi incelemesi yapılmadığı, rapor sunulmadığı anlaşılmakla, mahkemece ara kararında belirtilen bu hususlarla ilgili HMK 341, 389 ve devamı maddeleri uyarınca rapor sunulduktan sonra davacı vekilinin talebine göre karar verilmesinin gerektiği, ayrıca belediye tarafından davalılara ait inşaatın durdurulmasına karar verildiği anlaşılmakla, mahkemece verilen karar bu aşamada dosya kapsamına uygun olduğundan başvurunun esastan reddine karar vermek gerektiği-