Mahkemece anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurulması gerekeceği- Hangi delilin neden dikkate alındığı ve sunulan delillerden hangilerinin hangi sebeple diğerlerine üstün tutulduğunu da göstermeyen kararın hukuki denetiminin yapılamayacağı-Katkı payı alacağına ilişkin davada, mahkemece, taraflarca sunulan tüm deliller ile yapılan keşif ve bilirkişi raporundaki açıklamalar da değerlendirilerek, her bir taleple ilgili kabul ve ret sebeplerini içeren, tarafları doyurucu, hukuki denetimi mümkün, gerekçelerin açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurulması gerektiği-
Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş malların tasfiyeye tabi tutulacağı- Mal rejiminin sona erdiren ölüm sırasında sigortacı tarafından ödenen sigorta bedeli mevcut olmadığından, edinilmiş mal olarak kabulü ve mal rejiminin tasfiyesinde hesaplamaya dahil edilemeyeceği- Banka kredisi ile edinilen taşınmazın edinme değeri ve kredi borcunun mal rejiminin sona erdiği tarihten önce ödenmiş olup bedel karşılaştırıldığında, demenin toplam edinme değerine oranı % 4,25 olup, bu halde bu oran ile dava konusu taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin çarpımı ile elde edilecek miktarın yarısına katılma alacağı olarak karar vermek gerekeceği-
Tarafların evli iken ölen davacılar murisi ile davalılar murisinin mirasçıları olup, murislerinin ölümü ile TMK'nun 599 maddesine göre mirası bir bütün halde alacak ve borçları ile birlikte kanun gereğince kazandıklarından mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davada uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 10 yıl olması gerekeceği-
Gerek mal ayrılığı döneminde edinilen mallardan kaynaklanan ( 01.01.2002 öncesi) katkı payı alacağı ve gerekse 01.01.2002 sonrası edinilen mallardan doğan katılma alacağına ilişkin istekler bakımından 07.10.1953 tarih ve 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı Yargıtay İçtihadları Birleştirme Kararı uyarınca aynın (mülkiyet) istenemeyeceği ve dolayısıyla iptal ve tescile karar verilemeyeceği-
Somut olayda, taraflar Noterde düzenleme şeklinde düzenlenen sözleşmeyle mal ayrılığı sözleşmesi imzalamışlardır. Bu durumda, önceki mal rejimi sözleşme ile sona ermesi halinde evlilik birliği devam etse dahi eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davanın görülmesi gerekeceği-
Görülmekte olan davada, davalının itirazı üzerine mahkemece, dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden harcın ikmal edilmesi için davacılar vekiline iki haftalık kesin süre verilmiş ve öngörülen süre içerisinde harcın yatırılamadığı gerekçesi ile davanın HMK/115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmişse de, Verilen süre içerisinde eksik harcın tamamlatılmaması halinde, HUMK'nun 409. maddesi (6100 s. HMK md.150) hükmü uyarınca dava dosyasının işlemden kaldırılması, bu maddede öngörülen süre içerisinde harcı yatırılmak suretiyle dava dosyasının yenilenmesi halinde davaya kaldığı yerden devam edilmesi, üç aylık süre içerisinde harç yatırılmak suretiyle dava yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde davanın usulden reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Kooperatif vasıtası ile edinilen taşınmaza ilişkin ödemelerin tarihine göre davanın, 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallara yapılan katkı payı alacağı ve TMK'nun 227. maddesi hükümleri uyarınca; değer artış payı alacağı isteğine ilişkin olup, dava konusu bağımsız bölümün, 03.10.2000 tarihinde kat mülkiyeti kurulmasıyla davalı adına tescil edildiği ve kooperatif ödemelerinin 18.04.2003 tarihine kadar sürdüğü ve taşınmazın 2000 yılında fiilen teslim edildiği, taşınmazın fiilen teslim edildiği tarihte taraflar arasında 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejimi bulunduğundan taşınmazın davalının kişisel malı olduğunun kabulü gerekeceği, 743 sayılı TKM'nin yürürlükte olduğu yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, karı ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının bulunması gerekeceği, davacıya ait Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı kayıtlarından davacının evlilik birliği süresince çalışarak gelir elde ettiği görülmekle taşınmazın edinilmesine 01.01.2002 tarihinden önce katkıda bulunduğunun kabulü ile taşınmaza ilişkin ödemeler 01.01.2002 tarihinden sonra da devam etmiş olduğu ve bu tarihten sonra boşanma dava tarihine kadar yapılan ödemeler edinilmiş maldan karşılandığından davacının değer artış payı alacağının da bulunduğunun kabulü gerekeceği-
Haklı bir sebebin varlığı halinde, hakimin, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebileceği (TMK. mad. 206)- Davalının babası ile ortak olduğu şirket üzerinden süren ticari faaliyetleri sebebiyle mallarının haczedilmesi karşısında ortaklığın menfaatinin tehlikeye düştüğünün ve "mal ayrılığı" rejimine dönüştürme isteminin kabulü gerekeceği- Davalının davayı kabulü davacı aleyhine değerlendirilemeyeceğinden, TMK. mad. 208 uyarınca her zaman mal rejimi sözleşmesi yapabilecekleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilemeyeceği- TMK. mad. 206 gereğince, mal ayrılığına geçilmesi halinde taraflar arasındaki mal rejimi dava tarihi itibarıyla, mal rejimi sözleşmesi ile başka mal rejiminin seçilmesi halinde ise noterde mal rejimi sözleşmesinin yapıldığı tarih itibarıyla sona ereceğinden, mahkemece mal ayrılığı rejimine geçilmesine karar verilmesinde davacının hukuki yararının varlığının bulunduğu-
Davacı taraf davalıya gönderdiği para ile ilgili talepte bulunduğu tarih, mal rejiminin tasfiye tarihinden sonraki bir tarih olduğu, bu alacak-borç ilişkisi nedeniyle taraflar arasında 4721 sayılı TMK'nun mal rejiminin tasfiyesine ilişkin mal rejimi hükümleri değil; Borçlar Kanunu ve genel hükümlerden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın Borçlar Kanunu ve genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması ve çözümlenmesi gerekeceği-
Dava dilekçesi ile yargılama sırasındaki açıklamalardan davanın muvazaaya dayalı temliki tasarrufun iptali, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin iadesi isteğine ilişkin olduğu anlaşıldmışsa da, davacı tarafça evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazdan kaynaklanan tasfiye alacağı ya da mal rejiminin tasfiyesi yönünden bir açıklama bulunmadığından, mahkemece taşınmazın alındığı dönem dikkate alınarak dava ve talebin niteliğinin davacı taraftan sorularak açıklığa kavuşturulması, davanın muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin istenilmesi niteliğinde ise, (TBK. mad. 19) genel mahkemeler görevli olduğundan dava dosyasının görevsizlik kararı verilerek görevli ve yetkili genel mahkemeye gönderilmesi, talep; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağı ve katılma alacağını karşılıksız bırakmak maksadıyla muvazaalı olarak yapılan temliki tasarrufun iptali niteliğinde ise bu konuda genel mahkemeler görevli olduğundan temliki tasarrufun iptaline ilişkin davanın katılma alacağı davasından tefrik edilerek görevsizlik kararı verilmek suretiyle gelen mahkemeye gönderilmesi, katılma alacağı yönünden ise mevcut deliller değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Her ne kadar dava Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açılmış ve Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilerek Aile Mahkemesi'ne gönderilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiş ise de, görevsizlik kararı taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden, Aile Mahkemesi tarafından yeniden görevsizlik kararı verilebileceği-