Şikayetçi borçluya, diğer borçlunun işyeri adresinde ve diğer borçlu imzasına yapılan ödeme emri tebligatının, Tebligat Kanununun 39. maddesi uyarınca geçersiz olacağı–
Hükmi şahıslar adına kendilerine tebligat yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları takdirde, tebligatın orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılabileceği–
İlanen tebligatın ancak adresi meçhul olanlara yapılabileceği; bir kişinin adresinin meçhul sayılabilmesi için, Tebligat Kanununun (ve Tebligat Tüzüğünün) ilgili hükümlerine göre tebliğ imkansızlığının anlaşılması ve 13. maddeye göre yapılan soruşturmaya rağmen ‘ikametgah, mesken, iş yeri’nin bulunmaması gerekeceği–
Hükmi şahıslara (tüzel kişilere) yönelik tebliğlerin bunların yetkili temsilcilerine, temsilciler birden fazla ise yalnız birine yapılabileceği (Teb. K. 12)–
Muhatabın ‘adreste bulunmama nedeni’ sorulmuş ise de bu husus belirlenemediği gibi, tevziat saatinden sonra ‘muhatabın o adrese gelip gelmeyeceği’ de açıklanmamış olduğundan yapılan tebligat işleminin geçerli olmayacağı–
Teb. K.’nun 21. maddesinde iki halin birlikte düzenlenmiş olduğu; bunlardan ilkinin “adreste bulunmama” diğerinin ise “tebellüğden kaçınma” olduğu, Teb. Tüzüğünün 28. maddesinin “tebliğ memuruna, ilgilinin neden adreste bulunmadığını araştırma görevi”ni yüklemiş olduğu–
İcra emrinin -Tebligat Kanununun 11. maddesine aykırı olarak- borçlu asile tebliğ edilmesinden sonra, borçlu vekilin yasal süresi içerisinde icra mahkemesine başvurarak ‘tebligatın asile gönderildiği’nden bahisle icra emrinin iptalini isterken ayrıca borcun esasına ilişkin itiraz ve şikayetlerini de ileri sürmüş olması halinde adı geçenin ‘tebligatın usulsüzlüğü nedeniyle icra emrinin iptalini’ talep etmesinde hukuki yararının kalmamış olacağı–
İcra mahkemesine başvurusunda ‘ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğünün yanı sıra gecikmiş itiraz’ isteminde bulunmuş olması halinde mahkemece bu konuda herhangi bir inceleme yapılmaksızın ‘bu istemin de reddine’ karar verilemeyeceği–