Hükmi şahıslar adına kendilerine tebligat yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları takdirde, tebligatın orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılabileceği–
Vekil ile takip edilen işlerde –Teb. K. 11, Avukatlık K. 41, HUMK. 62-68 (şimdi; HMK. 73-83) gereğince- tebligatın (satış ilanının, duruşma gününün, ilamın, ödeme emrinin vs.) vekile yapılması gerekeceği–
Yabancı ülkede kendine tebliğ yapılacak kimsenin Türk vatandaşı olması halinde tebligatın o yerdeki Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu aracılığıyla ve Tebligat Kanununun 25/a hükümlerine göre yapılabileceği-
İcra müdürünün borçluya çıkarılan ödeme emri tebligatının, usulüne göre tebliğ edilmiş olup olmadığı yönünde bir takdir hakkı bulunmadığı, bu hususun 7 günlük şikayet süresi içinde borçlu tarafından icra mahkemesine başvurulması halinde mahkemece değerlendirilebileceği–
Tebligat Kanununun 35/I maddesine göre tebligat yapılabilmesi için, muhataba daha önce aynı adreste usulüne uygun olarak tebligat yapılmış olmasının zorunlu olduğu–
Tebligat Kanununun 16. maddesindeki “birlikte oturan ailesi efradı” şeklindeki ibare “aynı konutta oturan kişiler” şeklinde –4829 sayılı Kanunla- değiştirilmiş olduğundan, muhatap adına tebligat yapılacak olan “aynı konutta oturan kişiler”in ‘aile fertleri’, ‘yakın ve uzak akrabaları’ veya ‘hizmetçileri’ olabileceği gibi, ‘bu kimseler dışında kalan ancak muhatapla birlikte oturan diğer kimseler’de olabileceği–
Tüzel kişiler (hükmi şahıslar) adına ve bunların ticaret sicilinde yazılı adreslerine gönderilen tebligatların “Teb. K.’nunun 21. maddesine göre yapılmış olması halinde” tebliğ memurunun Teb. Tüzüğünün 28. maddesindeki koşulların araştırılamayacağı, çünkü “muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin belirlenmesi ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi”nin, gerçek kişiler yönünden zorunlu olacağı, tüzel kişilerin sıfat ve niteliğinin, böyle bir araştırma yapılmasına müsait olmadığı–
Usulsüz tebliğ halinde öğrenme tarihinin şikayetçi tarafından bildirilmemiş olmasının veya sonradan bildirilmesini tebliğ tarihinin mahkemece öğrenme tarihi olarak belirlenmesine engel teşkil etmeyeceği çünkü tebliğ tarihini belirleme görevinin mahkemeye ait olduğu–