Kısa kararla gerekçeli kararın ayrı nitelikte ve çelişik bulunmasının aleniyet kuralına aykırı düşeceği ve mahkemelere olan güveni sarsacağı; tebliğ edilen ilamın tefhim olunan kısa karara uygun bulunmasının aynı zamanda kamu düzeniyle ilgili olduğu-
Davacı tüketici, yüklenicinin temlikine dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğundan o yerde ayrı bir tüketici mahkemesi varsa çekişmenin tüketici mahkemesinde görülmesi aksi halde davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılmasının yasadan kaynaklanan bir zorunluluk olduğu-
Satış vaadine konu edilen bağımsız bölüm tapusu oluşmamış, kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmamış olup; öte yandan mahkemece hükme esas alınan binadaki bağımsız bölümün vaat borçlusuna ait olduğu hususu da sabit olmadığından davacı tarafından dayanılan satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunmadığından tapu iptali ve tescil davasının reddi gerekeceği-
Asıl dava 17.05.2010, birleşen dava ise 03.06.2010 tarihinde, 1086 sayılı HUMK'nun yürürlükte olduğu dönemde açılmış, dilekçelerin teati aşamasından sonra tahkikat aşamasına geçilmiş olup; bu aşamada sadece HMK'nun 324. maddesi uyarınca, delil avansı istenebileceği-
Teknik bilirkişi raporlarının birbirleriyle çakıştırılmaması nedeniyle kabul kararı verilen taşınmazların üst üste geldiği, çifte tapuya sebebiyet verdiği de dikkate alınarak asıl ve birleşen dosyalarda alınan teknik bilirkişi raporlarının birbirleriyle çakıştırılmasının, talep edilen taşınmaz bölümlerinin aynı raporda gösterilecek şekilde yeniden rapor alınarak tereddütün giderilmesi ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmesinin gerekeceği-
İhale kesinleşmeden icra müdürlüğü tarafından tapuya tescil işlemi yazılamayacağı, buna rağmen yazıldı ve tapuya tescil işlemi yapıldı ise ihale alıcısına karşı genel mahkemelerde tapu iptal ve tescil davası açılarak tescil işleminin iptali sağlanacağı- Borçlu tarafından ihalenin feshi davası açılıp , feshe dair karar kesinleşse dahi bu nedenle alıcının mahkeme kararı olmadan ihale bedelini talep etmesi olanaklı olmadığı- İhale alacaklısına ödeme, genel mahkemelerde açılacak bir dava ile mümkün olup, somut olayda İİK 40. maddenin uygulama yeri olmadığı-
Adi ortaklık sözleşmesinin, borçlandıran bir hukukî işlem niteliğinde olduğu için, sermaye koyma taahhüdünde bulunan ortakların, bu taahhüdünü hiç veya gereği gibi ifa etmemiş olmalarının sözleşmenin kurulmasını engellemeyeceği, adi ortaklıkta, ortakların birlikte yaptıkları sözleşmelerde temsil söz konusu olmayacağı ve bu durumda ortakların müteselsil sorumluluğu doğacağından arsa maliklerinin de kendilerinden alınan sözleşme yapma yetkisine dayanılarak, davacılara satılan konutun teslim edilmemesinden dolayı, satış sözleşmesini gerçekleştiren şirket ile birlikte davacılara karşı müteselsilen sorumlu oldukları- Ceza dava dosyasının sonucunun beklenilmesinin alacak davası yönünden sonuca etkili olmayacağının kabul edilmesi halinde, eldeki davanın da yargılamasını uzatacağı gerekçesi ile ceza dava dosyasının beklenilmesine gerek bulunmadığı-
Dava konusu taşınmazların, kira bedeli ödenmek suretiyle davalıdan kiralanması, tapu iptal ve tescil davasından önceye ait olduğundan, tapu iptal davasından geriye yönelik olarak, ödenen kira bedellerinin davalıdan istenmesinin mümkün olmadığı- Davacıların, tapu iptal ve tescil davasının kesinleşme tarihi itibariyle taşınmazlarda malik sıfatını kazandıklarından dolayı, ancak bu tarihten sonrası için, taşınmazlarda tasarruf yetkisine sahip olacakları-
Davanın görülebilir bir nitelik kazanması bakımından davalı adına var olan kaydın yolsuz olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, idareye söz konusu kaydın kütükten terkini imkânının tanınması, bu konuda dava açması için önel verilmesi, açıldığı takdirde mahkemece terkin isteğinin kabulü ya da reddi yönünde verilecek karar doğrultusunda davanın hükme bağlanması gerekeceği-
Yapılan ihale sonucunda taşınmazların, 'hacizlerden ari olarak' alıcı adına tescil edilmesi gerekeceği-