Dava konusu taşınmazların yeniden imar uygulamasına tabi tutuldukları ve bu uygulamanın hukuki geçerliliğini koruduğu, başka bir ifadeyle karardan sonra yeniden yapılan ve sicile yansıtılan imar uygulaması nedeniyle eldeki davanın konusunun kalmadığı-
İmar öncesi duruma dönülmesi için açılan davada verilen karar infaz edilmediği sürece, “çap iptale kadar geçerlidir” kuralı gereği imar parsel kayıtlarının malikine sağladığı ayni hakkın korunacağı-
Cebri ihale sonucu satılıp tescili istenen taşınmazların Bakanlıkça belirlenen tarımsal niteliğinin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı İl veya İlçe Müdürlüğünden sorulup görüşü alındıktan sonra, tescilinin mümkün olup olmadığı saptanarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği- Onay makamından olumsuz cevap gelmesi halinde ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesi gereğince payın mülkiyetinin cebri ihale sonucu tescilden önce ihale alıcısına geçeceğinden buna dayalı olarak ancak paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesi ve buna ilişkin prosedür izlenerek taşınmazın tamamının satışının gerçekleştirilebilmesi, bu şekilde alacaklının alacağına kavuşabilmesinin mümkün olduğu-
Borçlu adına tapuda kayıtlı bir taşınmaz bulunmadığından ve arsa üzerinde yapılan binaların arza tabi olması nedeniyle - menkul hükmünde haciz işlemi yapılamayacağından- inşaat sözleşmesinin icrasına bağlı olarak ileride doğması muhtemel haklar için haciz işlemi uygulamasının da usulsüz olduğu-
Tapu iptali ve tescil davalarının kayıt maliki karşı açılacağı, eldeki ketmi verese nedeniyle açılan davanın niteliği itibariyle tüm pay malikleri aleyhine açılmasının ve olması gereken mirasçılık durumuna göre payların tescilinin asıl olduğu-
İmar uygulaması sonucu oluşan parsellerden davalı adına kaydedilen 2 parselin 25.08.2006 tarihinde 5 parseldeki payın ise 23.02.2006 tarihinde devredildiği sabit olmakla, tapu iptal ve tescil isteminin sıfat yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Olayda, Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesinin uygulanmasının gerekmemesi, diğer bir anlatımla, mülkiyetin hukuken ve fiilen davacılarda kaldığının belirlenmesi halinde ise, davalı İdare’nin, taşınmazlara orman niteliğiyle kullanmak suretiyle kamulaştırmasız el atma olgusunun ortaya çıkacağı-