Mahkemece, davacıya verilen yetki belgeleri uyarınca 12 parsel üzerindeki binanın iskân ruhsatının alınıp alınmadığı, SGK prim borçlarının ödenip ödenmediği, Belediye ve SGK İl Müdürlüğü'nden sorulması, gelen yazı cevaplarıına göre mahallinde uzman bilirkişi kurulu marifetiyle keşif yapılarak, binada eksik iş olup olmadığı var idiyse bedelinin tespiti ayrıca davalının iddiası doğrultusunda tamamladığı eksik iş ve ödemelerin inşaat seviyesine etkisinin tespiti ile yüklenicinin sözleşme gereği 13 numaralı parselin kendi adına tesciline hak kazanıp kazanmadığı yönünde denetime ve hüküm kurmaya elverişli bir rapor alınarak, oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Gider avansının yatırılmış olmasının dava şartları arasında olduğu, mahkemece bu koşulun mevcut olup olmadığının kendiliğinden araştırılacağı, şartın noksanlığı tespit edilir ise davanın usulden reddine karar verileceği, harç ve avansların Bakanlıkça saptanacağı ve dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacağı, avansın yeterli olmadığının anlaşılması durumunda davacıya iki haftalık kesin süre verileceği, 30.09.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği belirtilen Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi'nin 4. maddesi uyarınca, gider avansının; tebligat, bilirkişi ücreti ve diğer iş ve işlemler için dava açılırken alınması gereken bir tutar olduğu, dava şartı olmayan ve HMK'nın 324. maddesinde düzenlenen, taraflardan birinin, ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen ve verilen kesin süre içinde yatırılmak zorunda olunan (delil ikamesi için) avansa ilişkin yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, diğer tarafın bu avansı yatırabileceği, aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı- Davanın HMK'nın yürürlüğünden önce açılmış olması, dilekçelerin teati aşaması tamamlanarak, tahkikat aşamasına gelinmiş olması karşısında bu aşamada masrafa gerek olması halinde HMK'nın 324. maddesi uyarınca sonuca gidilmesi gerektiği nazara alınmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı- Mahkeme karar başlığında dava tarihinin yanlış yazılması ve davacının öldüğü anlaşılmakla mirasçılarının isimleri yerine murisin isminin yazılmasının da doğru olmadığı-
Mahkemece dahili davalı olarak kabul edilen banka yönünden davanın bu şekilde görülmesi doğru olmayıp şayet davacı tarafça adı geçen banka aleyhine ayrı bir dava açılması halinde, bu iki dosyanın birleştirilerek işin esasına girilip uygun sonuç dairesince hüküm kurulması gerekirken, adı geçen bankanın dahili davalı olarak kabul edilip yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gibi, davacıya ait bağımsız bölümün tüm taşınmaz miktarının içindeki arsa ipotek bedeline oranlanarak bu miktar üzerinden harcın ikmali gerektiği halde, tüm ipotek tutarı üzerinden, davacı tarafa harç yatırılması hususunda ara karar verilmesinin de ayrıca doğru olmadığı-
İnşaa edilen binanın tümüyle kaçak olması nedeniyle üzerinde kat irtifakı-kat mülkiyeti tesisi mümkün olmadığından, 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca suç teşkil eden ve kamu düzeni gereğince re'sen dikkate alınması gereken böyle bir yapıya meşruiyet kazandıracak şekilde bağımsız bölüme isabet edecek metre kare belirlenip bunun tesciline karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Davacı vekilinin, bağımsız bölüm tescili talebi kabul edilmezse dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmının 3. bendinde terditli olarak sözlemeden önce maliki olduğu taşınmazın davacı adına tescilini istediği, bu istemin hukuki olarak sözleşmeden dönme talebini de içerdiği, bu talebin TMK'nın 692. maddesi uyarınca tüm paydaşların zorunlu dava arkadaşı olarak davaya dahil edilip, taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamanın bu suretle devamını gerektireceği-
Mahkemece, somut uyuşmazlığın 6502 sayılı Yasa kapsamında bir uyuşmazlık olmadığı, davacı yüklenici tacir olup, arsa sahibi davalının tacir olmadığı, buna göre davanın 6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesinde belirtilen nispi ticari dava olmadığı, TBK'nın 470. vd. maddelerine atıf yapılmadığından davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı, buna göre Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, uyuşmazlığın esasına girilerek, tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeyle uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi'nin görevi kapsamında kaldığının kabulünün doğru olmadığı- Karar tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca, mahkemenin, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar vereceği, bu durumda mahkemece, HMK'nın 114/1-c ve115/2. madde hükümleri gereğince anılan yasal düzenleme gözönünde bulundurularak, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının tapu iptali ve tescil talebinde bulunması aidiyetle ilgili bir talebinin olmaması, kooperatifin de aidiyet konusunda uyuşmazlık çıkarmaması nazara alındığında, davacının kullandığı bağımsız bölüm hakkında aidiyet kararı verilmesinde isabet görülmediği, zira bu konuda uyuşmazlık bulunmaması nedeniyle hukuki yararının da bulunmadığı-
Mahkemece, arsa sahibinden dükkan satın alındığına, bu dükkanın arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında arsa sahibine isabet eden yerlerden olduğu anlaşıldığına göre, arsa sahibine karşı dava açılmak üzere davacıya makul süre verilmesi, açılan davanın bu dava ile birleştirilmesi, davacı ile arsa sahibi arasındaki gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında davacının arsa sahibinden satın aldığı dükkana hak kazanıp kazanmadığına ilişkin taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Bağımsız bölümün yüklenici temsilcisi tarafından davalıya satıldığı belli ise de, aynı bölümün dava tarihinden sonra yargılama sırasında tapuda başka bir kişiye satıldığı, bu durumda HMK’nın 125. maddesi uyarınca davacı yana seçimlik hakkı hatırlatılmak ve buna göre gerekirse taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devamla hüküm tesisi gerekeceği-
Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekeceği, bir kişinin belli bir davada davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanının, Yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def'i de olmadığı, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vâkıf olunduğu takdirde re'sen nazara alınması gerekli hukuki bir durum olduğu-
Mahkemece gerek dava konusu olan bağımsız bölüm ve dava konusu olmayan bağımsız bölümün, tapu devirlerinde satışların kimler tarafından ve kimin talimatı ile yapıldığı, satış bedelinin kime ödendiği hususlarında araştırma yapılarak, tüm deliller birlikte değerlendirilip uygun sonuç dairesince tapu iptali ve tescil davasında bir karar verilmesi gerekeceği-