Bilindiği üzere; aldatmanın (hile), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanacağı, hatada yanılmanın hilede yanıltmanın söz konusu olduğu, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. maddesinde (881 sayılı Borçlar Kanunu'nun (B.K. 28/l. maddesinde) açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşmenin bağlayıcı sayılamayacağı, değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan tarafın hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabileceği ve verdiği şeyi geri isteyebileceği-
Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararının, tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalma olduğu- Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değerin belirlenmesi gerektiği-  Davacının zararının, mahkeme kararının kesinleştiği tarihte oluşması halinde, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekeceği- "Arsa" niteliğindeki taşınmazın, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti ve emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanarak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediğinin belirtilmesi suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiği-
Çekişme konusu 179 parsel sayılı taşınmazın kayıt malikinin davalılardan Z. olduğu gözetilerek Z. adına olan kaydın, davacıların miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi, kalan payın da Z. üzerinde bırakılması gerekirken mahkemece bozmaya uyulduğu halde bozma gereği yerine getirilmeden tapu kayıt maliki ... olmadığı halde yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Taşınmazın, borçlunun borcu nedeniyle haczedilebilmesi için haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olmasının zorunlu olduğu- Yeni malikin (şikayetçinin) tasarruf işlemlerini yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlı olup iptal edilen taşınmaz hissesi, haciz tarihinde, tapuda borçlu adına kayıtlı ise de, takip tarihinden önce kesinleşen şufa davasına dair mahkeme ilâmına istinaden, (şikayet tarihinden önce) şikayetçi adına tapuya tescil edildiğinden, konulan haczin kaldırılması gerektiği-
Taşıınmazın, borçlunun borcu nedeniyle haczedilebilmesi için haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olması gerektiği- Şikayetçinin, haciz tarihi itibariyle taşınmazların kendisine ait olduğuna ilişkin iddiasının değerlendirilmemesinin hatalı olduğu-
Mülkiyet hakkını tescilden önce kazanan tarafın tasarruf hakkını ancak tescille elde edebildiği durumda davacının taraf olmadığı kararın kesinleştiğini bilmesi ve bu duruma göre önalım hakkını kullanılmasının beklenilmesi TMK.nın 1020. maddesinde düzenlenen "Tapu sicilinin açıklığı" ilkesine de aykırılık oluşturup tescile ilişkin bildirim yapılmayan davacı, payın davalı adına tescilinden sonra iki yıl içinde dava açtığından hak düşürücü süre geçmediğinden davacıya çekişme konusu payın dava tarihindeki bedeli ile tapu harç ve masraflarından oluşan önalım bedelini depo etmesi için uygun bir süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı Hazine'nin de taraf olduğu tescil ilamına konu taşınmazın, kayıt maliki olan davalı tarafından 3. kişiye satılması nedeniyle, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca taşınmazın değerinin tahsili istemi-
Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması için tapu kütüğüne tescilin şart olduğu- Tescilin taşınmaz mülkiyetinin intikali için aranılan bir tapu sicil işlemi olduğu- Kanuni istisnalar dışında tescil yapılmadıkça taşınmaz kazanılamayacağı- Mirasın, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılacağı, ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemlerini yapabilmesinin, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlı olacağı-
Davacının, kayden maliki olduğu taşınmazın cebri satış kararına dayanarak idari işlemle yolsuz şekilde davalı adına tescil edildiğinden bahisle açtığı davada, ihalenin feshi isteğinin reddedilmiş olması keyfiyeti temelde yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmayacağından davanın, çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu açık olup, bu tür davaların mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği-