Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 08.11.1991 tarihli ve 1990/4 Esas, 1991/3 sayılı kararı ile tapu iptal ve tescil istekli davada dava açma iradesinin iktisabın kötüniyete dayalı olduğu iddiasını da taşıdığı ve kötüniyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle itiraz niteliğinde bulunduğu ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan her zaman ileri sürülebileceği-
Yolsuz tescil iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin açılan davada, TMK. mad. 705/2 ve 08.11.1991 tarihli ve 1990/4 esas, 1991/3 sayılı İBK. dikkate alındığında, 01.12.1986 tarihinde ihale sonucunda taşınmaz mülkiyetinin TMK. mad. 705 uyarınca davacı İ.Ü.'na geçtiği- Taşınmaz kaydında birden çok haciz şerhleri bulunduğu, her ne kadar taşınmaz birden çok el değiştirmiş ise de; tüm alıcılar ve davalının şerhleri görerek edinmesi, ayrıca çekişme konusu bağımsız bölümün yer aldığı site 46 adet villadan oluşmakta olup, bu yerle ilgili pek çok hukuki ihtilaf olması, bunlarla ilgili olarak basına da bir kısım haberlerin yansıması karşısında dava konusu taşınmazın ihtilaflı olduğunun bilinmemesinin hayatın olağan akışına ters düştüğü, dolayısıyla davalının iktisabının iyiniyetli olmadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- 
Yolsuz tescil iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin açılan davada, Türk Medeni Kanununun 705/2 ve 08.11.1991 tarihli ve 1990/4 Esas, 1991/3 sayılı İBK dikkate alındığında, 01.12.1986 tarihinde ihale sonucunda taşınmaz mülkiyetinin TMK. mad. 705 uyarınca davacı İ.Ü.'na geçtiği- Taşınmaz kaydında birden çok haciz şerhi ve 01.05.1991 tarihli ithiyati tedbir şerhinin bulunduğu, her ne kadar taşınmaz birden çok el değiştirmiş ise de; tüm alıcılar ve davalıların şerhleri görerek edinmesi, ayrıca çekişme konusu bağımsız bölümün yer aldığı site 46 adet villadan oluşmakta olup, bu yerle ilgili pek çok hukuki ihtilaf olması, bunlarla ilgili bir kısım haberlerin basına da yansıması karşısında dava konusu taşınmazın ihtilaflı olduğunun bilinmemesinin hayatın olağan akışına ters düştüğü, dolayısıyla davalıların iktisabının iyiniyetli olmadığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- 
İhale tarihi ve sonrasındaki satışlar nazara alınıp davacıların çekişmeli taşınmazlardaki mülkiyet durumu gözetilerek hesaplanacak ecrimisile hükmedilmesi gerekirken davacıların çekişmeli taşınmazlarda malik olmadıkları dönemler için de hesaplanan fazla ecrimisile hükmedilmesinin doğru olmadığı; davacıların çekişme konusu taşınmazları davalıya kiraya verdiklerinin ve kira bedelini aldıklarının saptandığı hâlde mükerrer ödemeye yol açacak şekilde ecrimisile hükmedilmesi, dava konusu taşınmazlarda ecrimisilin murisin 1/2 payı üzerinden davacıların miras payları oranında hesaplanması gerektiği-
Tescil davalarının kamu düzenini ilgilendirmesi ve kanun koyucu tarafından da benimsenen kamusal ağırlığının bulunması nedeniyle hakimin, yasal hasım durumundaki Hazine ve köy tüzel kişiliği ile varsa ilgili kamu tüzel kişiliğini kendiliğinden davaya dahil etmesi ve taraf teşkilini sağlaması gerekeceği-
Taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilebilmesi için haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olmasının zorunlu olduğu, somut olayda her ne kadar haciz tarihinden önce taşınmazın şikayetçi adına tesciline karar verilmiş ise de, şikayetçinin mülkiyet hakkı tapu kütüğüne tescil edilmemiş olduğundan, icra mahkemesine başvurarak haczin kaldırılmasını talep edemeyeceği-
Asıl olan taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olmakla; miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyetin tescilden önce kazanılacağı; davacının vasiyetnameden kaynaklanan hakkı kişisel bir hak olduğundan taşınmazın mülkiyeti davacı adına tescile ilişkin ilamın kesinleştiği tarihinde davacıya geçmiş olup, davacı, taşınmazın mülkiyetini kazanmadan önce davalı yararına haciz şerhi tesis edildiği anlaşıldığından; mahkemece, dava konusu taşınmaz üzerindeki borçlu mirasçının terekedeki hissesinin karşılığı pay üzerindeki haczin kaldırılması talepli davanın reddedilmesi gerektiği-
Davanın, satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu- 4721 sayılı TMK'nun 705. maddesi gereğince taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının tescille olduğu, miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde ise mülkiyetin tescilden önce kazanılacağı, ancak bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesinin mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlı olduğu- Satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemli davalarda, ilk satış vaadi sözleşmesinin başkalarına temlik edilmesi halinde dahi taşınmazların, dava tarihi itibariyle kimin adına kayıtlı ise husumetin ona yöneltilmesi gerektiği-
Hacze konu taşınmaz hakkında verilen tapu kaydının düzeltilmesine ilişkin kararın haciz tarihindeki mülkiyet durumuna etkisi olmayıp tapuda kayıtlı şahsın kimlik bilgilerinin tespiti ve düzeltilmesine yönelik olduğundan icra müdürlüğünce taşınmazın borçluya ait olduğu kabulü ile yapılan haciz işleminin yasaya uygun olduğu-
Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmazdaki payını kısmen veya tamamen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara, satılan bu payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir hak olduğu, bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğacağı ve pay satışı yapılmasıyla kullanılabilir hale geleceği-Ayni hakların doğumu için tescilin zorunlu olduğu, yenilik doğurucu bir mahiyeti bulunan tescil yapılmadıkça ayni hak, ayni hak nitelik ve içeriğini taşımayacağı gibi aleniyet de kazanamayacağı- TMK'nın 733/son maddesinde önalım için belirlenen sürelerin dolmasının beklenmesi de hakkın kötüye kullanılmasına yol açabileceği, ayrıca, önalım hakkı payın satılması ile kullanılabilen bir hak olup satış, mülkiyetin tapu kütüğünde tescil edilmesi ile geçerlilik ve aleniyet kazanacağı-