İhale alıcısı olan davacı adına tapuda tescil işleminin yapılamadığının tespiti ile icra dairesine yatırılan icra harç ve masraflarının iadesi istemine ilişkin davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verildiğinden davalı tapu kadastro müdürlüğü lehine vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği-
Haciz uygulandığı tarihte; taşınmaz borçlu adına tapuda kayıtlı bulunduğundan, şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği- İstihkak iddiasına ilişkin koşulların menkul mallar için uygulanabileceği-
Dava konusu taşınmazların davacı payına isabet eden değerleri ile davacıya ödendiği belirtilen bedel arasında aşırı fark bulunduğu; davacının paylarının satışında kullanılan vekaletnamenin baskı ve tehdit sonucunda alındığı ve vekil ile kardeşi arasındaki satış işleminin de danışıklı biçimde gerçekleştirildiği; diğer taraftan, söz konusu baskı ve tehditin vekaletname alınmasının daha öncesinden süregeldiği ve davacının iradesi bozulmak suretiyle kendisine "herhangi bir hak ve alacağının kalmadığına" dair belgenin imzalatıldığı, yine aynı tarihte icra satış dosyasına da benzer içerikte beyanda bulunmasının sağlandığı kanaatine varıldığı- Satın almış gözüktüğü taşınmazları kullanmayan, satış bedelini ödediğini de hukuken geçerli bir delille kanıtlanamayan, sonrasında da danışıklı dava sonucunda diğer 8 parça taşınmazı tekrar aktaran davalının iyiniyetli (TMK. mad. 1023) sayılmayacağı- 8 parça taşınmazın eldeki davanın yargılaması sırasında, kesinleşen bir diğer dava sonucunda mülkiyetlerinin TMK'nın 705. maddesi uyarınca dava dışı bir kişiye geçtiği anlaşıldığından, HMK. mad. 125/1 uyarınca, davacıya seçimlik hakkın kullanılması imkanının tanınması; davasını tapu iptali-tescil olarak olarak dava dışı taşınmazların mülkiyetini edinen kişiye karşı devam ettirmesi halinde, tapu sicil kaydının kesinleşen diğer davadaki karara uygun hale getirilmesi için önel verilmesi ve ondan sonra bir hüküm kurulması gerektiği-
Davanın görülebilirlik koşulu olan terekeye temsilci tayininden sonra tereke ortağının veya ortaklarının davayı takip yetkisinin ortadan kalkacağı ve davanın tereke temsilcisinin huzuruyla yürütülmesi gerekeceği-
Çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu açık olup bu tür davaların mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği kabul edildiğinden davaya dayanak icra takip dosyası aslı evrak arasına alınarak, davacıya yapılan  ödeme emrinin 19.03.2012 tarihinde tebliğ edildiğinin tespitine ve tebligat tarihinin bu şekilde düzeltilmesine yönelik kesinleşmiş mahkeme kararına istinaden icra takip dosyasında ne gibi işlem yapıldığının denetlenerek yolsuz tescil iddiasının araştırılıp karar verileceği-
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağlayacağı, vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalacağı, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamayacağı, ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği, söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu-
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre; davacı tarafından 27.5.1998 tarih 09389 yevmiye numaralı vekaletname ile mirasbırakan babalarından intikal eden taşınmazlara ilişkin işlemlerin yapılması için davalıya satış yetkisini de içeren vekalet verildiği, vekilin vekaleti kullanarak davacının 3 nolu bağımsız bölümdeki 80/2400 payını ve 5 nolu bağımsız bölümdeki 20/480 payını 05.02.2007 tarihinde diğer davalı eşi ...’e devrettiği, davalı vekili ...’in dolaylı beyanlarıyla bedel alınmadan ve davacının satış iradesi bulunmaksızın eşine temlik edildiği, davalı ...'in de vekilin eşi olması sebebi ile bu durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettikleri, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı kabul edilerek davacının tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesinde kural olarak isabetsizlik olmadığı-
Vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu, vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verildiği, bu itibarla vekilin, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında olduğu, vekâletin kapsamının, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirleneceği, sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğünün daima mevcut olduğu, hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınmasının, satacağı kimseyi dahi belirtmesinin, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermeyeceği, vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekilin değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olacağı, bu sorumluluğun, BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırıldığı-
Alacaklının ölümü ölünceye kadar bakım sözleşmesinin sona ermesini gerektirmesine rağmen, borçlunun ölümü ile bu sözleşmenin son bulmayacağı, ancak TBK 618.maddesinde “bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı bir yıl içinde sözleşmenin feshini isteyebilir” hükmünün yer aldığı, fesih hakkı bir yıl içinde kullanılmamışsa sözleşmenin bakım borçlusunun mirasçıları ile devam edeceği, somut olayda, davacının süresinde ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshini talep etmediği, bu nedenle sözleşmenin bakım borçlusunun mirasçıları olan davalılar ile davacı arasında devam ettiğinin anlaşıldığı, dosya içeriği ve toplanan deliller ile tanık beyanlarından; davacının 1925 doğumlu, yaşlı ve bakıma muhtaç olduğu, bakım borçlusunun ölümü ile bakım borcunun mirasçıları olan davalılara geçtiği, davalılardan R.’nin davacı ile aynı avlu içerisinde farklı evlerde yaşadığı, ancak aralarında geçimsizlikler bulunduğu, diğer davalıların başka yerlerde yaşadıkları, bu nedenle davacıya bakma imkanlarının olmadığı, bu haliyle bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanının olmadığının anlaşıldığı-
Dosya içeriğinden, davalı ...'nin dava dilekçesinde belirtilen “ ” adresine gönderilen dava dilekçesinin, muhatap adresten taşındığından yeni adresi de bilinmediğinden iade edildiğinin, yargılama aşamasında davalı ...'ye yapılmış bir tebligat evrakı bulunmadığının anlaşıldığı, öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesinin, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılmasının asıl olduğu, esasen, taraf teşkilinin sağlanmasının Anayasa'nın 90/son maddesi delâletiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının bir gereği olduğu-