21.04.2014 tarihli iflas erteleme tedbir kararında "açılmış ve açılacak tüm takip, ihtiyati haciz kararlarının tatbiki ve tahliyesinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına" karar verildiği, ihtiyati haciz kararının 08.07.2014 tarihinde, ihtiyati tedbir kararından sonra alındığı, tedbir kararının ihtiyati haciz kararının infazını da durdurduğu anlaşıldığından, mahkemece şikayetin kabulü ile tedbir kararından sonra alınan ihtiyati haciz kararının tatbiki nedeniyle konulan ihtiyati hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Son alınan kayyım raporlarına göre, bir kısım borç ödemesi yapıldığı belirtilmesine rağmen bu oranda borca batıklık miktarında azalma olup olmadığı araştırılmadığı gibi yukarıda yer verildiği üzere dava teorisindeki genel ilkenin aksine gelinen aşama itibariyle borca batıklık miktarının araştırılmadığı, 30.06.2014 tarihinde belirlenen borca batıklık miktarının esas alınarak karar verildiği anlaşıldığından, mahkemece, borca batıklığın gelinen aşama itibariyle devam edip etmediği veya ne oranda devam ettiği araştırılarak ve bu konuda uzman bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davanın açıldığı tarihten iflas kararının verildiği tarihe kadar geçen 3 yıla yakın yargılama safhatında, şirket borçlarında çok küçük miktarda bir iyileşmenin gerçekleşmesine rağmen, gerçekte alacaklıların alacağına işleyen faiz ile artan alacak miktarları dikkate alındığında borca batıklığın daha yüksek miktarlara ulaştığı, davacı şirketlerin dava tarihine göre borç yükünü satış, karlılık ve mal varlığına göre ödenemez hale dönüştüğünün çok açık biçimde görüldüğü, bu süre içinde borca batıklıktan kurtulacak miktarda satış ve karlılığın yaşanmadığı, alacaklıların davanın açıldığı tarihe göre karar tarihi itibariyle durumlarının son derece kötüleştiği ve alacak miktarlarının daha yüksek miktarlara ulaştığı, müdahil alacaklılardan bankanın yalnız başına alacağının 71.857.354.USD ve 44.590.028,07.TL olup, buna karşın her iki davacı şirketin toplam mal varlıklarının tek başına bu alacaklının alacağını dahi karşılamaktan son derece uzak olduğu göz önünde tutularak bu açık duruma göre davanın aylarca uzamasına yol açacak rayiç değerlere göre borca batıklığın tespitini gerektirecek yeni bir bilirkişi raporuna ihtiyaç olmadığı, her ne kadar karar tarihine kadar "on dokuz aylık kayyım ücretinin ödenmemesi" tek başına iflas kararının verilmesine gerekçe yapılamasa da, şirketlerin ekonomik durumunu göstermesi bakımından bir veri olarak kabul edilmesinde sakınca olmadığı, davacı şirketlerin ticari faaliyetleri ile ilgili işlemlerde kayyım heyetinden onay almamaları, onay almadan unvan değişikliklerine gitmeleri, dava süresince ciddi ve inandırıcı nitelikte iyileştirme projesi sunmadıkları gibi yeni kaynak yaratmaya ve şirketlerin borca batıklıktan kurtulmasına yönelik hiçbir tedbir almamaları, yaptıkları ciro ve kar miktarları ile borçlarını ödemelerinin mümkün bulunmaması göz önünde tutularak davacı şirketlerin iflasın ertelenmesi taleplerinin gerek davanın başlangıcı gerek yargılama süresince samimi olmadığı, davacı vekilinin son duruşmada davacı şirketlerin menkul ve gayri menkul mallarının bulunmadığı bu nedenle borçlarını ancak çalışarak ödeyebileceği, her iki şirket yönünden sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı proje niteliğinin bulunmadığı, dava süresince verilen tedbir kararları nedeniyle alacaklıların dava tarihine göre durumlarının daha da kötüleşeceğinin bildirilmesi karşısında iflasın ertelenmesi istemlerinin reddi ile, borca batık olduğu belirlenen her iki şirketin de iflaslarına karar verilmesinin isabetli olduğu- İİK.nda yapılacak değişikliklerin beklenmesi için talep edilen sürenin dava ile ile bir ilgisi olmadığı-
Borçlu şirket iflas etmiş, iflas kararı kesinleşmiş, 2. alacaklılar toplantısı yapılmış ise ve davacı alacaklıya yetki verilmemiş ise, iflas idaresinin tasarrufun iptali davasında yer alması gerektiği- Bu nedenle mahkemece ilgili dosya getirtilerek borçlu şirketin iflas erteleme davasının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması, kesinleşmemiş ise sonucunun beklenmesi, iflasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiş ise, iflas masası kurulup 2. alacaklılar toplantısı yapılıp yapılmadığının belirlenmesi ve iflas idaresinin davaya çağrılarak taraf teşkilinin sağlanması gerektiği-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda şirket aktiflerinin ve özellikle araçların keşif yapılmak sureti ile tespit edilecek rayiç değerlerine göre borca batıklık miktarı belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile tespit edilen borca batıklık miktarının hükme esas alınması doğru görülmediği gibi, iyileştirme projesinde belirtilen sermaye arttırımı taahhüdünün gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin araştırılmadığı, mahkemece borca batıklığın tespiti ile iyileştirme projesinde taahhüt edilen sermaye arttırımının gerçekleşmemesi halinde iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcılıktan uzak olacağı dikkate alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği- HMK'nın 74/1. ve TBK'nın 504/3. maddesi gereğince vekilin iflasın ertelenmesi davası açabilmesi için özel yetkili kılınması gerektiğinden dosyadaki davacı vekaletnamesinde bu hususta bir yetkiye rastlanılmadığından özel yetkiyi ihtiva eden vekaletnameyi ibraz etmesi için davacı tarafa süre verilerek anılan eksiklik giderilmeden yargılamaya devam edilmesinin doğru olmadığı-
İstihkak davası sonucunda malların kime ait olduğuna ilişkin bir karar verileceği- İcra mahkemesince, davacı 3. kişi şirket tarafından iflasın ertelenmesi davasında alınmış tedbir kararı dayanak yapılarak haczin kaldırılmasının isabetsiz olduğu-
İİK’nın 333/a maddesinde düzenlenen “ticari işletme yöneticisinin alacaklıları zarara sokmak kastı ile borcu ödememesi” suçunun oluşması için, takibin kesinleştiği tarih itibariyle şirketin borcu ödeme gücüne sahip olması ve şirketin hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olan şirket yetkilisinin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla şirket borcunu ödememesi gerekmekte olup, takibin kesinleştiği tarih itibariyle şirketin borcu ödeme gücüne sahip olup olmadığının tespiti için borçlu şirket ticari defter ve belgeleri ile banka hesapları üzerinde karşılaştırılmalı olarak bilirkişi marifeti ile inceleme yaptırılıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdiri gerektiği- İİK 345/a maddesindeki suç bakımında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 75. maddesinin birinci fıkrası uyarınca uzlaştırma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adli para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçlar önödemeye tabi olup, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 345/a maddesinde öngörülen suçun cezasının üst sınırının üç ay hapis cezası olduğu ve suç tarihi itibariyle uzlaştırma kapsamında bulunmadığı gözetilerek, sanık hakkında önödeme ihtaratında bulunulup sonucuna göre durumun tayini gerektiği-
Ödeme emirlerinin iptali ile Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemi-
İflas erteleme kararından sonra iflas erteleme kararının uzatılması kararlarının birbirini takip etmesi gerekeceği-
İflasın ertelenmesine ilişkin davaya bakan mahkemece, takip tarihinden önce verilen ara karar uyarınca, borçlu şirket hakkında yeni icra takibi başlatılmasının ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine hükmedilmesi halinde, alacaklı tarafından borçlu şirket hakkında tedbir devam ettiği sürece takip yapılamayacağı, takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-